Liderler, diğer insanları(takipçileri, astları, çalışanları) kurumsal amaçlar ve hedefler doğrultusunda arzulu ve olağan dışı çabalar göstererek görevlerini yapmaları konusunda etkilemeye çalışırlar. İlham veren, motive eden, harekete geçiren içeriklere sahip bu etkileme sonucu kurum beklentileri ve hedefleri gerçekleştiğinde, doğal olarak ilişkili tüm paydaşlar da kendi bireysel beklentilerini karşılayabilmektedir.
Başka bir deyişle liderlik tüm paydaşların olumlu beklentilerine yönelik sonuçlar sağlanmasına yönelik bir etkileme sürecidir. Alanda tüm çalışmalar da olumlu kurumsal sonuçları sağlayacak etkili liderlik özellik, tutum, davranış ve uygulamaları üzerine gerçekleştirilmektedir.
Çağdaş liderlik teorileri genellikle olumlu özellik ve davranışlara sahip lider-merkezli çalışmalar içermektedir. Bir toplumu, kurumu ve paydaşları arzulanan sonuçlara doğru yönlendirecek ve etkileme süreçleri ile yöneterek beklenen amaçları gerçekleştirecek kişi olan lider, herkes tarafından olumlu çağrışımlar içeren, arzulanan bir rol’dür. Bu nedenle lider olmak, lider olarak kabul edilmek, lider özelliklerine sahip bulunmak toplumlarda arzulanan ve benimsenen bir olgudur.
Ama dünya tarihinde lider özelliklerine sahip bulunmasına ragmen, bazı olumsuz, özkorunmacı, narsist(kendini beğenmiş) özellikli otokratik davranış sahibi kötü liderlerin takipçilerini de aynı doğrultuda etkileyerek onları moral ve ahlaki temelden yoksun kişilere dönüştürdüğü; beceriksizlikleri ve yetersizlikleri ile kurumlarını beklenen amaçları dışında olumsuz sonuçlarla karşılaştırdıkları örneklerin sayısı az değildir.
İş dünyasında son yüzyılın en iyi bilinen küresel çapta yıkıcı lider yöneticilerinden ikisi, Enron’dan Jeffrey Skilling ve Ken Lay, yakın iç grup mensubu takipçilerinin sorgusuz desteği ve ahlak dışı katı ve otoriter uygulamaları ile kurumlarını iflasa sürüklemişlerdi.
Lakabı ‘Zincirli Testere-Chainsaw’ olan Sunbeam şirketi lideri Al Dunlap, takma adından da anlaşılacağı gibi, maliyet düşürme odaklı huysuz, kibirli, sert ve gaddar yönetimini bir alışkanlık haline getirmiş, yanlış ve etik dışı uygulamaları ile kurumunun iflasına neden olmuştu.
1990’lı yıllarda maliyet odaklı radikal bir yeniden yapılandırılma ile şirketini karlılığa dönüştüren Carlos Ghosn, sonraki yıllarda etik dışı kişisel harcama suçları nedeni ile mahkemeye verildiği Japonya’dan film gibi bir serüvenle Lübnan’a kaçmıştır.
‘Wall Street Kurdu-The Wolf of Wall Street’ kitabı ve filmi ile tanıdığımız, bir brokerlik şirketinin kurucu lideri Jordan Belfort, liderliği süresince kibirli aşırılıkları ve kurumsal suçları ile binlerce müşterisini kayba uğratan kötü bir liderlik örneği idi.
Politik alanda, dönemlerinde sadece kendi toplumlarında değil, küresel çapta tüm dünya ülkelerinde çatışmalar, savaşlar, buhranlar ve kitlesel insani kayıplara neden olan kötü liderlik örnekleri de bulunmaktadır.
Almanya’da Adolf Hitler’in 1933-45 yılları arasındaki nasyonal sosyalist devlet sistemi kendi taraftarlarınca ulusal egemenliği esas alan sosyal bir devlet sistemi olarak tanımlanmasına ragmen, tarafsız gözlemcilerce tek parti rejimine dayanan ve muhalefete yer vermeyen, Aryan ırkının dışında diğer ırkları, engellileri, sosyal farklılık sahibi sınıfları aşağılayan, değersizleştiren, hatta yaşam hakkı tanımayan bir diktatörlük olarak kabul edilmektedir.
1922-43 yılları arasında İtalya’da Benito Mussolini’nin lider kültürüne dayanan aşırı milliyetçi, populist, şiddetin kutsandığı ideolojisi ve yönetim tarzı sonraki yıllarda İtalyan halkı tarafından utanç kaynağı bir dönem olarak nitelendirilmiştir.
1970’lerde ABD’nin 37. Başkanı olan Richard Nixon’ın siyasi kariyeri, etik ve ahlak dışı yönetim uygulamaları nedeni ile daha dönemini bitirmeden istifa ile sona erdi.
Yukarıdaki kötü yönetim ve liderlik örneklerinin benzerini çağımızın tüm toplumlarında iş ve politik ortamlarında görebildiğimiz gibi, geçmiş tarihi sürecin bir aynası saylabilecek dini, politik, edebi ve mitolojik eserlerde de rahatlıkla görebiliyoruz.
Roma imparatorluk tarihinde Nero, Caligula ve Commodus ahlak dışı yönetim uygulamaları ve gaddarlıkları ile anılan ve nefret edilen üç kötü politik liderdir.
Shakesperare’in trajik eserleri çeşitli liderlik portreleri yanında kötü liderlik örnekleri ile de doludur. Çoğu güçlü liderin beceriksizlikleri, hırsları, hataları, zayıf kişilikleri onları yetersiz ve kötü liderlik örneklerine dönüştürmüştür. Örneğin Macbeth, Othello, Kral Lear kolaylıkla kontrol edilebilen, yönetilen, manipüle edilebilen yetkin olmayan kişilerdir. Parlak bir geçmişe sahip general Coriolanus bir zaman sonra kontrol edilemez kibiri ve toplumsal paydaşlarına karşı küçümseyici davranışları ile despotlaşır. Aynı durum Macbeth’de de görülür.Karakter despot bir lidere dönüşür. Yukarıda kısaca belirttiğimiz edebi ve mitolojik eserlerde, ve çağımız iş ve politik yaşamında küresel ölçekte örneklerini gördüğümüz kötü liderlik oluşumları, nedenleri, türleri, davranışları ve ilişkili faktörleri itibarı ile liderlik alanında farklı açılımlar ve tartışmaları başlatmıştır.
B.Bass; Sözde-dönüştürücü Liderlik
Yeni liderlik yaklaşımı çalışmalarında en çok ilgi çeken kavram ‘Dönüştürücü Liderlik’ kavramıdır.
Adından da anlaşılacağı üzere dönüştürücü liderlik, takipçilerini değer yargıları, davranışları ve içselleştirilmiş çabaları ile bir başka olgu-hal ve oluş– haline dönüştürebilmekle ilgilidir. Etkileme sonucunda takipçiler, astlar ve çalışanlar bulunduklarından çok farklı görüş, duyuş, hal, beceri ve duruşları içeren bir konuma, liderlerine inanarak, direktiflerini sorgulamadan uygulayarak erişebilmekte, başka bir deyişle farklı bir hal, duyuş ve oluş haline dönüşmektedirler.
Doğal olarak böyle bir durumda dönüştürücü liderler, dönüştürmüş oldukları takipçilerinden özverili, adanmış bir katılım sağlayarak kurumsal beklentileri daha verimli ve başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş olabilmektedir.
Dönüştürücü liderlik alanında J.Downton, R.House, J.M.Burns gibi önde gelen bir araştırmacı yazar olan Bernard Bass, en uygun ve etkili liderlik davranışı olarak tanımladığı ve modelini kurduğu dönüştürücü liderlerin, bazı durumlarda koşullara uygun liderlik tarzları ile kurumsal amaçlara uygun olumlu görüntüler vermelerine rağmen, bu görünümün aksi yönde moral ve ahlak dışı davranışlarla gizli niyetlerini gerçekleştirmek arzusuna sahip olabildiğini de belirtmektedir.
Bass, moral ve ahlaki temelden yoksun, kendi çıkarları doğrultusunda mevkiden doğan gücünü kullanarak takipçilerini de aynı doğrultuda olumsuz dönüştüren liderleri sözde-dönüştürücü liderler sıfatı ile tanımlamaktadır.
Gerçekten de güç kaynaklarını ve yetkilerini toplumsal yarar sağlayacak ortak amaç ve hedeflerden ziyade kişisel çıkarları doğrultusunda kullanan olumsuz, zehirleyici (toksik), etik dışı, yıkıcı ve sözde dönüştürücü sıfatları ile adlandırılan kötü liderlik örneklerine hemen hemen her toplumda rastlanmaktadır.
Bunun ötesinde moral, ahlak ve etik dışı kötü bir niyete sahip olmayan bilakis kurumsal amaç ve beklentileri gerçekleştirmek için çaba harcayan, ancak görevinde yetkin olmayan başarısız kötü liderliklere de rastlanmaktadır. Bu tür kasıt taşımayan, bilerek ve isteyerek zarar vermek istemeyen, ama becerileri itibarı ile yetersiz kalarak kurumsal ve paydaş amaçlarını gerçekleştirmeyen liderler de alanda kötü liderler olarak adlandırılmaktadır.
B.Kellerman; Kötü Liderlik Türleri
Kötülük kavramının zamana, değer yargılarına ve bakış açısına göre değişebileceğini, bu itibarla kötü liderlik tanımlaması ve türlerinin evrensel olamayacağını ileri süren Barbara Kellerman, farklı toplum ve sektörlerde rastlanılan örneklerden oluşturduğu çalışmasında kötü liderleri, (a) Etkisiz Kötü Liderler ve, (b) Etik ve Ahlak Dışı Davranış Sahibi Kötü Liderler, olarak iki ana başlık altında yedi altbaşlıkla tanımlamıştır.
Amaç ve niyetleri kötü olmayan, ama özellikleri, becerileri ve yetkinlikleri itibarı ile kurumsal beklentileri gerçekleştiremeyen, olumsuz sonuçlar sağlayan Etkisiz Kötü Liderler ana başlığı altında; Yetersiz, Bağnaz ve Taşkın liderler gruplanmıştır.
Yetersiz Liderler özellikleri ve becerileri itibarı ile yeteneksiz, görevlerinde başarılı olamayan, rekabet gücü bulunmayan liderlerdir.
Bağnaz liderler yetenekli ve beceri sahibi olsa da, çevresel değişimlere ve yeniliklere uyum sağlayamayan, tutucu, statükocu liderlerdir. Bu liderler de çevresel gelişmelere uyum sağlayamadığından görevlerinde genellikle başarısız kalan liderlerdir.
Taşkın liderler duygularını, tepkilerini ve öfkelerini kontrol edemeyen, sorunları akılcı olarak analiz edemeyerek gerekli çözümleri sağlayamayan ve bu nedenle de görevlerinde başarısız kalan liderlerdir.
Bunun yanında beceri ve yetkinlikleri yüksek olsa da kendi çıkarlarını toplumsal çıkarların önünde tutan, gizli niyet sahibi Moral ve Etik Dışı Davranış Sahibi Kötü Liderler ana başlığı altında; Acımasız, Yozlaşmış, Umursamaz ve Şeytani liderler tanımlanmıştır.
Acımasız liderler, yüksek düzeyde görev odaklı, takipçilerine duyarsız ve kayıtsız kalan, onların istek ve ihtiyaçlarını dikkate almayan insan odaklı davranışları son derecede düşük olan liderlerdir.
Umursamaz liderler, kendisi ve yakın çevresi(iç/yakın grup) haricinde diğer takipçi ve astları ile ilişkilerinde kayıtsız kalan, onları soyutlayan liderlerdir.
Yozlaşmış liderler, özkorunmacı özellikli, aldatıcı, ahlaksız, çıkarcı, kendi amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü moral ve ahlak dışı eylemleri yapabilen makyavelist davranış sahibi liderlerdir.
Şeytani liderler, tam anlamı ile kötü, duygusuz, düşüncesiz, acımasız, bilinçli olarak takipçilerine ve grup üyelerine fiziksel, psikolojik, ekonomik her türlü zarar verebilen liderlerdir.
Padilla, Hogan ve Kaiser; Etik Dışı/Yıkıcı Liderlik Kavramı ve Modeli
Liderlik literatüründe liderliğin kara yüzü, etik dışı liderlik, yıkıcı liderlik, zehirleyici/toksik liderlik gibi çeşitli adlarla tanımlanan, kötü liderlik alanında önde gelen Padilla, Hogan ve Kaiser’in çalışmaları arasında yer alan Etik dışı/Yıkıcı liderlik modelinde, bu tür liderliklerin ortaya çıkışı ve oluşmasında üç önemli kavrama(yıkıcı liderlik özellikleri, uygun takipçiler ve elverişli ortamlar) yer verilmektedir.
Yazarlar aşağıdaki paragraflarda açıklanan bu üç kavramın yer aldığı ve oluşturduğu ortamı zehirleyici/toksik üçgen olarak tanımlamakta, ve böyle bir ortamdaki liderlerin bulunduğu toplumlardaki yıkıcı ve olumsuz etkilerini açıklamaktadırlar.
Yıkıcı liderlik özellikleri: Modelde zehirleyici/toksik üçgen olarak sözü geçen ortamın oluşmasındaki ilk ayak, karizmanın karanlık yüzü olarak nitelendirebileceğimiz olumsuz ancak çekici özelliklere sahip, mevkiden doğan gücünü genellikle zorlayıcı yöntemlerle kullanan, kendi vizyon ve çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan özkorunmacı, otokratik davranış sahibi kişiliklerdir.
Başkaları ile ilişkilerde kendini beğenen ve göstermeyi seven, narsist tutum ve davranış içinde ben-merkezci yıkıcı liderler, her durum ve koşulda kararlarda söz sahibi olmak ve başkalarını yönetmek isterler. Amaçlarına varabilmek için doğru veya yanlış her yolu denemeyi geçerli kabul eden, hak ve etik düşüncelerden ziyade sonuçları önemseyen, ‘sonuca ulaşmak için her yol, her araç geçerlidir’ görüşünde olan makyavelist ve otoriter eğilimli baskın davranışlar sergilerler. Kişilikleri genellikle geçmiş olumsuz deneyimlerden etkilenmiş olabilen liderlerdir.
Uygun Takipçiler: Modelde sözü edilen ortamın ikinci ayağı yıkıcı liderlik özellikleri ile elverişli ortama uygun takipçilerdir. Uygun takipçiler içinde uyumcul takipçiler ve gizli gündem sahibi takipçiler olarak iki farklı takipçi altgrubu bulunmaktadır. (a) Uyumcul takipçiler; yıkıcı lideri izlemeye hazır olanlar arasında sosyal ve ekonomik yaşamlarında beklentilerini karşılayamamış, olgunluk ve özsaygı düzeyleri düşük, bu nedenle de tatmin edilmemiş beklentilerini gerçekleştirmek için lideri takip etmeye ve onun direktifleri doğrultusunda çalışmaya hazır kişilerdir. (b) Gizli gündem sahibi takipçiler; yıkıcı lider sayesinde başarı, mevki, şöhret, servet kazanacaklarını düşünerek liderin iç/yakın grubunda yer alan veya almaya çalışan hırslı ve kurnaz kişilerdir.
Elverişli ortamlar: Yıkıcı liderlik modelinde zehirleyici/toksik üçgenin oluşmasındaki üçüncü ayak özçıkarcı özelliklere sahip liderlik ve uygun takipçi davranışlarının kolaylıkla gerçekleşebileceği elverişli ortamlardır. Politik, ekonomik, sosyokültürel karmaşıklık, buhran ve kriz ortamlarında, çözümleri radikal değişimlerde arayan toplumlarda genellikle otoriter, baskın, zorlayıcı liderler ortaya çıkabilmekte ve toplum tarafından kabul görmektedirler. Bu tür ortamlarda, zayıf kamusal yapı, kurumlar ve denetim organlarının yetersizliği veya etkisizliği, kurtarıcı olarak görülen yıkıcı liderleri alternatifsiz ve denetimsiz bırakmakta ve onların ortaya çıkmasını kolaylaşmaktadır.
Liderliğin Karanlık Yüzü: Zehirleyici/Toksik Liderlik
Bass’ın sözde-dönüştürücü liderler olarak tanımladığı, Kellerman sınıflamasında şeytani liderler, Padilla, Hogan ve Kaiser sınıflamasında etik dışı/yıkıcı liderler benzeri özellik ve davranış sahibi Zehirleyici/Toksik liderlik, kötü, huzursuz ve olumsuz koşulların yer aldığı ortamlarda, genellikle takipçileri için zarar verici eylem ve faaliyetler gerçekleştiren liderlerdir.
Zehirleyici/Toksik liderlik, takipçileri tarafından benimsenen ve kabul edilen, hatta çoğu durumlarda beğenilen alternatifsiz liderler olarak da ortaya çıkabilmektedir. Lider takipçilerine hizmet etmekten ziyade, kendi çıkarına çalışmalar gerçekleştirmesine rağmen grup üyeleri veya takipçiler bunları görememekte, anlayamamakta veya görmezden gelebilmektedir.
Davranışlar iti barı ile Zehirleyici/Toksik liderlik ; (a)Takipçileri ve grup üyelerine yönelik bilinçli bir olumsuz ve tehditkar bir ortam yaratabilen, (b) Temel insan haklarına aykırı eylem ve davranışlar sergileyen, (c) Yalan, ikiyüzlü, aldatıcı söylem sahibi, (d) Yanlışlık ve hatalarının üzerini ‘günah keçilerini’ işaret ederek örtebilen, eylem ve davranışları içerebilmektedir.
Özellikler itibarı ile Zehirleyici/Toksiki liderler ise; (a) Narsist, aşırı duygusal, iki-yüzlü, baskın, makyavelist gibi, olumlu bir liderlikte sahip olunması arzulanmayan kişilik özelliklerine sahip, (b) moral ve ahlaki temelden yoksun, mevkiden doğan zorlayıcı gücünü kullanan sözde-dönüştürücü lider özelliklerini haizdirler.
Dramatik, depresif, kuşkucu, zorlayıcı, başkalarını dinlemeyen, gözü kara, küstah ve kibir sahibi, tüm ortamı kendi kontrolunda tutmak isteyen, özkorunmacı özelliklere sahip zehirleyici/toksik liderlerde, ‘Hubris sendromu’ olarak bilinen, kendini engelleyebilecek bir gücün bulunmadığına inanan, aşırı duygusal(histrionik), narsist davranışlar daha da güçlenebilmektedir.
Kısaca, Zehirleyici/Toksik liderlik, liderlik olayının karanlık yüzünü oluşturan, olumsuz bir tür liderliktir…
…Ve, bireysel bir seçim işidir…
…Bu seçimde de, her lider kendi zehirini kendi hazırlar ve sunar…