Yeni Makaleler

İşletme ve Yönetimde Postmodernizm-2; Yönetim ve Organizasyon Odaklı Gelişmeler

Postmodernizm konusunda yazımızın  bu  ikinci bölümünde, açıklamalarımıza  yönetim ve organizasyon alanındaki gelişmelere odaklanarak devam edeceğiz.

Hernekadar postmodernist yaklaşımın bazı unsurları ile organizasyon teorisi   arasındaki ilişkilerin Marxist teoriye kadar uzandığı ifade edilse de,  ilk etkiler,  mimarlık alanındaki gelişmelerden, ve öncelikle de Fransa’da ortaya çıkan  post-yapısalcı(post-structuralist) felsefe akımından  kaynaklanmıştır.

Modern mimari biçimlerin işlevsel ve faydacı  nedenlerle  içine kapanık(sterile) ve  yaşam ruhuna sahip olmayan(lifeless) yapılar olarak tasarlandığını ileri süren postmodern mimarlar, simgesel, anlam yüklü yapı tasarımları ile ‘postmodern’ olarak adlandırdıkları yeni bir mimari biçimi 20.yüzyılın ortalarında ortaya çıkarmışlardır. Aynı yıllarda(1960’lar), mimaride olduğu gibi modernizme karşı bir hareket,  red olarak başlayan, anlam ve yorum ağırlıklı post-yapısalcı felsefe düşünüş ve ilkeleri organizasyon teorisine kadar uzanmıştır.

Yönetim ve Organizasyon Odaklı Postmodernizm: Epistemolojik Bakış Açısı

Epistemolojik bakış açısından işletme ve organizasyonlarda gerçekleştirilecek postmodernist çalışmalar için, bir önceki yazımızda kapsamlı olarak açıkladığımız  ilkesel önermeler ve onlardan kaynaklanan uygulamaya yönelik ilave hususlar ileri sürülmektedir. Bu bağlamda;

-Çalışmalarda bağımsız olabilme, önyargı, düşünce, bilgi birikimi ve varsayımlardan arınmak için yapıbozum(deconstruction)ilkesi kullanılarak olguların ve ayrıca kullanılan dil-lisanın, başka bir deyişle, söylemin yeniden gözden geçirilmesi, kurulması yönünde bilgi üretimi kültürünün yerleştirilmesine olanak sağlayacak bir organizasyon iklimi (kurumsal kültür) oluşturulması,

-Bunun için de organizasyonlarda modernist yöntemlerin faydacı, bu anlamda da verimlilik odaklı amaçlarına hizmet eden, üst yönetimin sahip bulunduğu ‘güç’ ve ‘emir-komuta’ hakkını dengeleyecek şekilde, güç sahibi bulunmayan çalışanların, paydaşların farklı ve çeşitli seslerinin,  karar organlarında veya kurum içi ve dışı farklı platformlarda ortaya çıkmasını sağlayacak önlemler alınması,

-Böylece organizasyonlarda eklektik(seçmeci, kaynaştırıcı) davranışlarla, artistik, estetik kolaj ile farklı, bağımsız, orijinal yapı ve yönetim tasarımlarının gerçekleştirmesine uygun ortamın yaratılması,

ileri sürülmektedir.

Organizasyon ve yönetim teorisi bağlamındaki epistemolojik postmodern çalışmalar öncü düşünürlerin(Derrida,  Lyotard, Baudrillard,  Foucault) felsefi ilkelerinin ve bilgi üretme yöntemlerinin sözkonusu alana(yönetim ve organizasyon) uyarlamaları ile yol almaya çalışmaktadır. Bu bağlamda diğer alanlarda olduğu gibi,  organizasyon teorisi alanında da positivist yöntemlerle üretilen bilgilere hepten karşı çıkıldığı, klasik, neo-klasik ve modern(sistem ve durumsallık), modern-sonrası  yönetim yaklaşımlarının reddedildiği şüphesizdir.

Ama, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu bakış açısı ile yürütülen çalışmalarda varılan noktanın çok olgun bir nokta olduğu da söylenemez.

Bu nedenle günümüzde organizasyon teorisi ile ilgili postmodernist çalışmalar, genellikle,  epistemolojik yaklaşımdan ziyade ontolojik temelde  dönem-epoch özellikli varlık bilgisi bakış açısı ile sürdürülmektedir. 

Yönetim ve Organizasyon Odaklı Postmodernizm: Ontolojik Bakış Açısı

Ontolojik açıdan  postmodern dönem organizasyon yapı ve sistemleri,  modern ve modern sonrası olarak nitelenen  dönem yapı ve yönetim sistemlerinden çok farklı olgusal özelliklere sahiptir.

Yapı ve Sistemler

Bugün içinde yaşadığımız modern toplumlarda işyaşamı içinde faaliyet gösteren  modernist organizasyon yapılarında temel olgular aşağıdaki gibidir:

-Organizasyon tasarım ve yapılandırma çalışmaları, positivismin rasyonel(akılcı), ampirik(deneyci), düzenci(linearity),  temellerinden güç alır.

-Katı bir işbölümü (farklılaşma-differentiated) ve aynı katılıkta bölümlendirme (bütünleşme-integration) temelinde  standartlaşmış, bürokratik yapılar sözkonusudur.

-İş ve görevler yüksek derecede tanımlanmış, sorumluluklar belirlenmiştir.

-Emir-komuta(yetki-otorite) ilişkileri dikey hiyerarşide yukardan aşağıya doğru ve pozisyona bağlı olarak oluşturulmuştur.

-Kurallar, prosedürler ile biçimselleşme(formalizasyon) düzeyleri oldukça yüksektir.

-Kararların üst yönetim düzeylerinde alındığı merkezileşmiş yapılar çoğunluktadır.

-İşyeri düzenlemeleri ve seçimleri, çalışanların seçim ve atamaları etkililik ve verimlilik temelinde düzenlenmiştir.

-Yüksek derecede kontrol ve  hakimiyet kurmaya  yönelik otokratik yönetim biçimlerine eğilimli bir yapıdır.

-Organizasyon yapı itibarı ile kendini sınırları vasıtası ile çevreden soyutlamış olup, koruma ve işbirlikleri oluşturacak mekanizmalar yaratarak denge, düzen ve verimlilik  arayışına yöneliktir.

Yukarıdaki tüm açıklamalar ışığında içinde yaşadığımız toplumlarda baskın modernist yapıların M.Weber’in ideal(saf) bürokratik organizasyon yapılarına benzer  özellikleri taşıdığı görülmektedir.

Ancak, küreselleşen ve sınırların kalktığı bir dünyada gelişmiş  iletişim ve bilgi teknolojilerinin sağladığı kaliteli bilgi erişimi ve paylaşımı, yüksek teknolojilerle  üretim ve yönetim sistemleri, küresel ve kitlesel girdi kaynakları ve pazarlara hızlı ulaşım olasılıkları, farklı ve çeşitli(diversified)  işgücünün uluslar arası engelsiz dolaşımı, demokratik ve insan hakları alanlarında yönelimler, ve benzeri gelişimler modern/modernist dönem organizasyon yapılarının farklı yapılandırma biçimlerine geçiş eğilimini hızlandırmaktadır.

Bu  gelişim ve oluşumlar sonucu ortaya çıkmaya başlayan postmodern  organizasyon yapıları,  modern/modernist dönem organizasyon yapı ve süreçlerinin  aksi yönünde özelliklere sahiptir;

-Organizasyonların faaliyette bulunduğu dış çevre ile aralarında sınırlar kaldırılmaktadır. İşletme işlevlerinde de  farklılaşmanın olmadığı(de-diffentiated) böylece düşük dereceli  işbölümü ve  bölümlendirme temelinde,  esnek(organik)  yapılar sözkonusudur.

-İş ve görevler düşük derecede tanımlanmış, otorite sınırları ve sorumluluklar  birbiri içine girmiştir.

-Bireyler ve sistemler arasında iletişim ağı temel araçtır, bilgi bir üretim faktörü olmanın ötesinde, sahibine güç kazandıran önemli  bir unsurdur. Bu durum çalışanlar arasında olduğu kadar işletmeler arasında da sürdürülebilir işbirliklerini esas alan organizasyon yapılarını ortaya çıkarmaktadır.

-Dikey hiyerarşik işletmelerde dahi  aşağıdan yukarı ve yatay  ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Güçlendirilmiş çalışanların yer aldığı, takım ve şebeke esaslı  yapılara dönüşüm eğilimleri artmıştır; ulusal ve uluslar arası işletme birleşme ve satınalmaları, ortak girişim, stratejik ortaklıklar gibi oluşumlar yaygınlaşmıştır.

-Kurallar ve prosedürlerin çok azaldığı, düşük biçimselleşme ve merkezileşme düzeylerinde kuralların değil, ‘ilke ve değerlerin’ temelinde yönetim yapıları oluşmaktadır.

-Yüksek derecede demokratik, yetki göçeren ve paylaşımcı yönetim biçimlerine eğilimli yapısal özellikler bulunmaktadır.

-İşyeri düzenlemelerinde ve  kuruluş yeri seçimlerinde, organizasyon yapı tasarımlarında  sembolik yorumlayıcı, estetik yaklaşımların önem kazandığı görülmektedir.

-Yapı tasarım ve süreçleri insan odaklı(çeşitlilik ve insan hakları) kurumsal kültür, entelektüel, artistik ve estetik  temellerden güç almaktadır.

-Karmaşıklığa, belirsizliğe, çeşitliliğe önem ve izin veren yapılar oluşmaktadır.

Yukarıda belirtilen özelliklere sahip  postmodern organizasyonların M.Weber’in ideal (saf) bürokratik organizasyon yapılarının aksine, esnek, organik, standartlaştırılmış davranış ve bağımlılıkların bulunmadığı yapılar olduğu şüphesizdir.

Yönetim İşlevleri

Organizasyon yapı özellikleri yanında  yönetim işlevleri de postmodernist  açıdan farklı şekilde tanımlanmaktadır.

Verimlilik, sıkı kontrol ve koordinasyon, kendini tekrarlayan özellikler  arayışında olan ve bu ilkelerle oluşturulmuş modernist organizasyon teorisinde yönetim işlevleri, H.Fayol’un  tanımladığı şekilde planlama, organize etme, yürütme(yöneltme), ve kontrol olarak  sıralanmaktadır. İş yaşamı, işletme literatürü ve eğitimi de hem kuramsal hem de uygulamalı çalışmalarda bu sınıflamayı temel almaktadır.

Postmodern organizasyon teorisi ise yönetim işlevlerini farklı anlamlar çağrıştıran söylemlerle ve  isimlerle tanımlamaktadır:

Planlama- İnovasyon(Yenilikçilik) : Modernist yaklaşım düşüncesinin planlama işlevi, postmodern düşüncede ‘inovasyon(yenilikçilik)’ olarak tanımlanmakta ve isimlendirilmektedir. Çevresel koşullar veri alınarak öngörülen  ve  kavramlaştırılan ‘çevre’ gerçeği yansıtmaz. Dolayısı ile planlama, öngörü geçersizdir ve boşuna çabadır. Çevre öngörülemez,  doğru olarak tanımlanamaz. Bu nedenle planlama ve öngörü yerine yaratıcı, yenilikçi  işlevler uygulanmalıdır.

Organize etme- Aktif Yapılandırma : Organize etme işlevi, postmodernizmde ‘aktif  yapılandırma’ olarak tanımlanmakta ve isimlendirilmektedir.  Aktif organize etme süreci, esnek üretim sistemleri, kapsamlı kalite odaklılık, yüksek dereceli yetki devri ve merkezkaç yapı, güçlendirilmiş çalışanlar, yatay hiyerarşik yapı ve ilişkiler, güçlü teknolojik altyapı temelinde süratli, değişken , esnek bir organize etme sürecidir.

Yürütme- Cesaretlendirme : Yürütme(yöneltme) işlevi, postmodern yaklaşımda yerini ‘cesaretlendirme’ işlevine bırakmıştır.  Modernist düşüncenin benimsediği  bazı hususlara gereksinim bulunmamaktadır. Örneğin çalışanların güçlü liderlere, motivasyon sağlayıcı ilişkilere gereksinimi yoktur.  Güçlendirilmiş çalışanlar işletme bütününün amaçlarını gerçekleştirecek çalışmaları yapacaklardır. Bu nedenle onları harekete geçirmeye(yürütme, yöneltme) gerek yoktur. Çalışanların  işlerini bildikleri şekilde yapmaları için sadece cesaretlendirilmeleri gerekir.

Kontrol- Kendini Kontrol : Kontrol değil, ‘kendi, kendini kontrol’ önemlidir. Postmodern yönetim yaklaşımı denetimin kişinin kendi davranışsal karakteri olduğunu, çalışanların sorumlu ve duyarlılıklarının yüksek bulunduğunu ve denetim sağlamada  daha etkili olduğunu ileri sürmektedir.

Günümüzde işletme yönetimi ve organizasyonu  alanında  postmodernist yaklaşım çalışmalarının yaygın ve düzenli olarak başvurulan, metodolojisi olan olgun bir bilimsel disiplin haline henüz erişemediğini; düşük düzeyde gerçekleştirilen çalışmaların da genellikle epistemolojik  yönelimlerden ziyade ontolojik bakış açıları temelinde  sürdürüldüğünü tekrarlayarak yazımıza son vermek istiyoruz…

…Ama, yine de meslektaşlarımızın postmodernizm ve benzeri yeni düşünce sistemleri, eğilimler ve gelişimleri gözardı etmemelerini umut ediyoruz.

…Belirsizlik düzeyi son derecede yüksek doğal, politik, sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişimlerin yer aldığı, modernist yöntem ve yaklaşımların baskın olduğu üzerinde yaşadığımız gerçek bir dünya ile…

…Bireylerin gerçeklik duygusunu kaybetmeden kendilerini, işletmelerini, tüm varlıklarını bir hologram(avatar) ile yansıtabildikleri sanal gerçeklik teknolojisi ile yaratılan kurgusal evrenlerin (metaverse) tartışıldığı  bir gelecekte…

Postmodernizm  ve benzeri düşünce sistemleri ilkeleri, yöntemleri ve yepyeni açılımları ile galiba çok da uzak gözükmüyor…


Yararlanılan Temel Kaynaklar:  Bazrkar,A. ve diğ;The Impact of Postmodernism on Management and Organization Theories;Intı’.Journal of management and humanity Sciences;Vol3(8);2014;2739-2743; Erdemir,E.;Postmodern Örgüt Kuramı;Aüyayınları;2013;174; Hatch, M.J.; Organization Theory;Oxford;1997;47-48; Hassard,J.;”Postmodern Organizational Analysis:Toward a Conceptual Framework”Journal of management Studies;May 1994; Linstead,S.; Organization Theory and Postmodern Thought;SAGE Publication;Ch:1; Lon-Ar,D.; “Postmodern Organization and New Forms of Organizational Control”;Economic Annals;165;April 2005; 105-119; Uçan,H.; “Modernizm/Postmodernizm ve J.Derrida’nın Yapısökümcü Okuma ve Anlama Önerisi” Turkish Studies Intl.Periodical For Language;Vo.4/8;Fall2009; Mirze,S.K.; İşletmelerde Organizasyon Tasarımı ve Yapılandırma; Beta;2016.

Bu içeriği paylaşmak istermisiniz?

Facebook
Twitter
LinkedIn

Bu içeriği yorum yazmak istermisiniz?