İş yaşamında sözü edilen teknoloji kavramı, ekonomi biliminde ve işletme yönetimi alanında farklı anlamları işaret eden içeriklere sahiptir.
Ekonomi Alanında Teknoloji Kavramı ; Genel Açıklama
Bir toplumda ekonomik büyüme, o ekonomideki kişi başına Gayrisafi Yurtiçi Hasılasındaki(GSYİH) artışla ölçülür. Ekonomik büyümenin gerçekleşmesi de üretim fonksiyonunu oluşturan faktörlerin gelişme düzeyi ile ilişkilidir.
Daha geniş bir deyişle, ekonomik büyümeyi gösteren kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla, sözkonusu toplumdaki üretim ile ilişkilendirilmekte; üretim fonksiyonunun da toplumun teknoloj, fiziki sermaye stoku ve işgücü etkinliği bileşkesine bağlı bulunduğu ifade edilmektedir.
Bu ifade aşağıdaki şekilde formülle gösterilebilir.
Toplam Üretim Fonksiyonu = Teknoloji düzeyi x (Fiziki Sermaye stoku x İşgücü etkinliği)
Ekonomi bilimi uzmanlarının çalışmalarında vardıkları bir sonuç da, fiziki sermaye stoğunun ve işgücünün azalan marjinal verimi nedeni ile, sürdürülebilir büyümenin sadece fiziki sermaye ve işgücünün arttırılması ile mümkün olamayacağıdır.
Ampirik kanıtlar gelişmiş ülkelerde gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) artışındaki en etkili faktörün teknolojik gelişme olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda sürdürülebilir büyümenin en makul belirleyicisinin teknolojik gelişme olduğu hususunda da geniş bir önkabul bulunmaktadır.
Gerçekten de alan uzmanları, teknolojik gelişme sürecini başlatan sanayi devrimi ve sonrasında yaşanılan ekonomik büyüme oranlarındaki artış hızının, dünya tarihinin önceki hiçbir döneminde görülmediğini ifade etmektedirler.
Hatta bazı fütüristler daha da ileri giderek, teknolojik gelişmelerdeki üstel(exponential) büyümenin itici gücü nedeniyle, 21. Yüzyıldaki ekonomik büyümenin, önceki 20.000 yıllık dönemdeki ilerlemeye eşdeğer olabileceğini ileri sürüyorlar.
Ekonomik büyümenin önemli ve olumlu etkileyici bileşeni olan teknolojinin, yıkıcı etkileri de olabilmektedir.
Avusturyalı ekonomist Joseph Schumpeter, toplumsal büyüme ve refah üzerinde olumlu etkileri bulunan teknolojik değişim düzeyinin ana unsurunun, aslında ‘yaratıcı yıkım’ olarak adlandırdığı olumsuz etkilerle oluştuğunu ileri sürmüştür.
Yaratıcı yıkım, toplumda yeni teknolojilerin eski teknolojilerin yerine geçtiği, duruma uyum gösteren yeni işletmelerin eskilerinin yerini aldığı, kurumsal ve bireysel yeni yetkinliklerin eskilerini gereksiz hale getirdiği bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik ve hatta siyasi olarak kazananlar ve kaybedenlerin bulunduğu bu süreç her alanda rastlanılan değişim sürecinin ayrılmaz doğal bir parçasıdır.
Yaratıcı yıkım sürecinin en büyük kaybedenleri işgücü piyasalarında emeğini bir ücret karşılığı arz edenlerdir, ve tarihte yeni teknolojilere en büyük karşı koymalar da bu kesimden gelmiştir.
1811 yılında İngiliz tekstil işçileri, işgücü istihdamını azaltan yeni teknolojileri kullanan fabrikalara karşı direnmenin ötesinde, şiddetli bir mücadele başlatmıştı. Sanayi devrimcileri ile karşıtları arasındaki bu mücadele, aralarında Lord Byron ve dönemin önde gelen bazı siyasetçi ve düşünürlerine göre makineleşme karştlığının ötesinde, bilinçli bir sınıfsal savaşdı.
Sözkonusu dönemde İngiliz tekstil işçileri, iş gücünden tasarruf sağlayan makineler nedeni ile işsiz kalacaklarını düşünerek çeteler halinde fabrikalara saldırarak, makineleri kırarak, mucit ve fabrika sahiplerini hedef alıp evlerini yakıp yıkarak, hatta suikastler gerçekleştirerek şiddetli bir savaş başlattılar. İsyanlar her geçen gün şiddetini daha da arttırdı. Takriben iki yıl süren isyanlar göreve çağrılan ordunun da yardımı ile tamamen bastırıldı ve düzinelerce isyancı asılarak idam edildi.
Adını, isyandan önceki yıllarda bir öfke sonucu rastladığı bir makine tezgahını kıran, ve sonraki dönemlerde destansı bir şekilde isyan hareketinin başı olarak folklorik bir karaktere dönüştürülen Ned Ludd’dan alarak Luddist İsyanları olarak bilinen bu savaş, teknolojik gelişme ve fabrikalaşma yönelimini tabii ki durduramadı. Ama hareketin adı Luddizm, ‘yeni teknoloji karşıtı, ya da teknoloji cahili’ kişileri tanımlamak için anlamı değiştirilerek kavramlaştı ve günümüze dek yaşadı.
İnsanlık tarihi bilim, teknoloji ve sanatta birçok başarıların olduğu 19. Yüzyıldan önce de gelişmeler yaşanmıştı. Antik Yunan, Antik Roma ve Venedik parlak dönemler yaşanmıştır. O dönemlerde de çeşitli buluşlar teknolojik gelişmeler olmuştur. Ama büyüme ve refah dönemleri sürdürülebilir olmamıştır.
Ama 1820 lerden sonraki ‘Modern Zamanlar’ olarak adlandırılan 250 yıllık dönemde büyüme sürdürülebilir bir şekilde gelişti. Bu durumun en büyük nedeni teknolojik buluşların ve değişimin hızındaki artış idi.
Bugün gelinen noktada ekonomik büyüme ve sürdürülebilir refahın en önemli temel nedenleri arasında teknoloji gelişim hızı ön sırayı almaktadır. Teknolojik ilerleme üretkenliği arttırarak, satın alınan mal ve hizmetlerin maliyetlerini düşürerek toplumsal yaşam standartlarını yükseltmektedir. Bu nedenle de büyük veya küçük ölçekli tüm kurumlarda AR-GE faaliyetlerine gösterilen destek ekonomide üstel büyümelerin kaynağı olarak görülmektedir.
İşletme Yönetiminde Teknoloji Kavramı ; Modernist Çalışmalara Kısa Bir Bakış
Yazının giriş paragrafında bahsedildiği gibi, işletme ve yönetim alanında teknoloji kavramı, ekonomi biliminin tanımladığından daha farklı bir anlama sahiptir.
Ekonomi biliminde üretim fonksiyonunda fiziki sermaye stoku ve işgücü etkinliği bileşkesine bağlı olarak büyüme ve gelişmede önemli bir faktör olarak sözü edilen teknoloji kavramı, işletme ve yönetim alanında ‘teknoloji’, ‘teknoloji yapısı’, ‘kullanılan teknolojiler’ gibi farklı açılımlarla girdilerin çıktı haline dönüştürülmesi sürecinde işyerindeki makine ve ekipmanların kullanım yoğunluğunu işaret eden bir anlama sahiptir.
İşletme yönetimi alanında teknoloji kavramı, dar anlamıyla, işyerinde tüm süreçlerde yararlanılan ‘makine, ekipman ve araçlar’ olarak düşünülebilir. Geniş anlamda teknoloji kavramı ise, işlerin gerçekleştirilmesi sürecindeki sadece makine, ekipman ve araçları değil, çalışanların yetkinlik düzeyi, ve iş’in boyutlarını da içerir.
Bu bağlamda işletme yönetimi alanında daha kısa ve sade olarak teknoloji tanımı ‘işletmelerde her türlü maddenin(girdi) çıktıya dönüştürme sürecinde yararlanılan, entelektüel ve fikirsel birikimler de içeren, fiziksel araç ve süreçler’ olarak yapılmaktadır.
Modernist yaklaşım bakış açısı ile işletme yapısı-teknoloji ilişkileri kapsamındaki çalışmalarda, teknoloji terimi ile üretim faaliyetlerinin gerektirdiği teknik altyapı kastedilmektedir.
Temel teknolojiler(core technologies) olarak kavramlaştırılan bu unsur, bir işletmenin temel mal ve hizmetlerinin üretiminde yararlandığı/kullandığı yoğun teknik altyapıdır. Bu bağlamda bir imalat işletmesinde temel teknolojiler, onun imalat süreçlerinde kullandığı teknik altyapıdır. Aynı şekilde bir perakende işletmesinin temel teknolojisi, hizmetin üretilmesinde, yani alım, satım ve tezgahüstü sergileme faaliyetleri sürecindeki kullandığı teknik altyapıdır.
Teknolojilerin(teknik altyapılar) iş süreçleri, çalışan davranışları ve organizasyon yapıları üzerindeki etkileri konusunda çeşitli çalışmalar yapılmış ve bulgular elde edilmiştir. Bu çalışmalarda da, diğer modernist çalışmalarda olduğu gibi, ‘teknoloji’ kavramı, etkililik ve verimliliğe odaklanarak çeşitli boyutları itibarı incelenmiş ve ölçülmeye çalışılmıştır.
1940 yıllarında E.L.Trist ve K.W.Bamforth tarafından, işyerinde kullanılacak yeni bir teknolojinin(mekanizasyon), sosyal ilişkiler ve iş’in verimli olarak yapılması üzerindeki etkilerini incelemek üzere bir araştırma yapılmıştır.
Joan Woodward ve arkadaşları 1953-58 yılları arasında İngiltere’de faaliyet gösteren imalat işletmelerinin, ‘..klasik yönetim ilkelerini ne derecede uyguladıkları ve bu uygulamaların firmalar için başarı sağlayıp sağlamadığı..’ konusunda araştırmalar yapmışlardır. Aynı grup daha sonraki yıllarda, bu sefer ‘organizasyon yapı özellikleri ile kullanılan teknolojiler arasında ilişkileri’ araştırmışlardır.
Aston grup araştırmacılarından D.S.Pugh ve D.J.Hickson, 1960lı yılların sonlarına doğru işletmelerde yapı, teknoloji ve çevre ilişkileri ile ilgili bir araştırma yapmışlardır. Daha önceki çalışmalar(Woodward, Trist ve Bamforth) teknoloji kavramını bir bütün olarak ele alıp inceleme konusu yapmalarına rağmen, Pugh ve Hickson teknolojiyi alt kavramlar halinde ayırt ederek(örneğin, faaliyet çeşitliliği, iş akışı koordinasyonu, iş akışı kontrolu, gibi) araştırmalarına dahil etmişlerdir. Bu bağlamda Pugh ve Hickson araştırması, teknoloji ve yapı ilişkilerini, ölçek boyutu da dahil olmak üzere çok boyutlu olarak, çeşitli faktörler itibarı ile inceleyen bir araştırmadır.
Organizasyon yapıları üzerinde kullanılan teknolojilerin etkili olduğunu ileri süren J.Woodward araştırma bulguları, ve işletme ölçeğinin organizasyon yapısı üzerinde daha önemli etkisi olduğunu ileri süren Pugh ve Hickson(Aston grubu) araştırma bulguları, birbirleri ile örtüşmeyen sonuçları nedeni ile araştırmacıları alanda daha ileri çalışmalar yapmaya sevketmiştir.
Bu bağlamda P.Blau ve arkadaşları, Woodward ve Aston grubunun çalışmalarında kullandıkları yöntemlerle, çeşitli faktörlerin, ve bu arada kullanılan teknolojilerin organizasyon yapıları üzerinde etkisi konusunda yeni araştırmalar gerçekleştirmiştir.
Harvard üniversitesinden Shoshana Zuboff, 1990’lı yıllarda işletmelerde yararlanılan ve araştırma konusu yapılan teknoloji boyutuna, son dönemlerde gelişen bilişim teknolojilerini de dahil eden çalışmalar başlatmıştır. Zuboff günümüzde işletmelerin kullandıkları makineleri ‘akıllı makineler’ olarak tanımlamakta ve bu makinelerin, geçmiş yıllarda işletmede teknik altyapısı içinde yer alan geleneksel makinelerden çok daha nitelikli ve özellikli olduğunu, dolayısı ile iş ve organizasyon yapıları üzerindeki etkilerinin de farklı olduğunu ileri sürdüğü çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Modernist Çalışmalarda Üç Önemli Teknoloji Altboyutu; Bağımlılık, Belirsizlik ve Çeşitlilik
Ancak işletme ve yönetim alanında en çok rastlanılan ve çalışma yapılan üç teknoloji altboyutu; bağımlılık, belirsizlik ve çeşitlilik altboyutlarıdır.
Teknolojilerde Bağımlılık altboyutu, teknoloji çalışmalarında ele alınması ve incelenmesi gerekli unsurların birbirleri ile etkileşimi ve birbirlerine bağımlılığı ile ilgilidir.
Teknolojilerde Belirsizlik veya Öngörülememe altboyutu, teknoloji kavramının içerdiği ve eşzamanlı olarak ele alınması, incelenmesi ve uğraşılması gereken teknolojik unsurların değişkenliği, dinamikliği ve davranışları konusunda belirsizliklerle ilgilidir.
Teknolojilerde Karmaşıklık veya Çeşitlilik altboyutu, teknoloji çalışmalarında eşzamanlı olarak ele alınması, incelenmesi ve uğraşılması gereken teknolojik unsurların sayısı ve çeşitliliği ile ilgilidir.
J.D.Thompson temel teknoloji türleri konusunda 1967 de yayınladığı çalışmalarında teknolojiyi ‘bağımlılık’ altboyutu ile ele alarak incelemiştir.Teorik nitelikli bu çalışmada her tür işletmede kullanılan temel teknoloji türlerini; Aracı, Bağlı, ve Yoğun teknolojiler olarak sınıflamıştır.
Aracı Teknolojiler(Mediating Technologies), standart üretim süreçleri bulunmakla beraber birimler bazında farklı müşteri ve tüketicilerin beklentilerine uygun, farklı girdi ve çıktılarla mal ve hizmet üreten işletmelerin kullandıkları teknoloji türüdür. Birimler bağlı oldukları merkez(bütün) ile irtibat ve ilişki içinde(bütüne bağımlılık;bütüncül bağımlılık) olarak kendi faaliyetlerini gerçekleştirirken, diğer birimler ile ilişki ve etkileşim içinde olmazlar ve birbirlerinin faaliyetlerinden fazlaca etkilenmezler. Dolayısı ile aralarında ardışık, sıralı veya karşılıklı bir bağımlılık bulunmamaktadır.
Bağlı Teknolojiler(Long-linked Technologies), üretim sürecinin birimler arasında ardışık ve sıralı olarak aşamalar halinde gerçekleştiği teknolojilerdir. Birimler arasında ardışık ve sıralı bir bağımlılık bulunmaktadır. İşletmenin her birimi üretim sürecinde kendinden önce gelen diğer birimin çıktısını girdi olarak almakta, kendi üretimini yaparak süreçte kendinden sonraki birime çıktı olarak göndermektedir. Sonraki birim de aynı süreci tekrarlayarak üretim sürecini devam ettirmektedir.
Yoğun Teknolojiler(Intensive Technologies), standart dışı üretim süreçleri ile farklı birimler arasında karşılıklı etkileşim içinde farklı isteklere ve beklentilere uygun mal ve hizmet üreten işletmelerde ve alt birimlerinde kullanılan teknoloji türüdür. Birimler arasında karşılıklı bağımlılık vardır. Birbirleri ile karşıklı girdi-çıktı ilişkisi içinde bulunarak üretim süreçlerini tamamlamak zorunda olan birimler arasında etkileşim yüksektir ve üretim sürecinin tamamlanması yüksek derecede koordinasyon gerektirir.
C.B. Perrow, işletmenin kullandığı teknolojilerin, veya başka bir deyişle, işletmede iş’ler yapılırken yararlanılan teknik altyapının işletmenin performansı ve organizasyon yapısı temelinde incelendiği çalışmalarında iki altboyuttan yararlanmıştır.
İlk altboyut yapılan iş’in çeşitliliği ile ilgilidir. Çalışanların günlük, rutin(olağan) işlerinin dışında karşılaştığı istisnalar(değişkenlik) ve bu istisnaların sayısı, işlerin çeşitliliği ile ilgili bir göstergedir. Bu bağlamda çalışanların yaptıkları iş’ler son derecede olağan, yeknesak, ‘rutin’ işler, veya herzaman karşılaşmadıkları, olağan dışı, ‘rutin olmayan’ işler olarak tanımlanmakta ve sınıflanmaktadır.
İkinci altboyut iş’in belirsizliği ile ilgili olup, inceleme/analiz süreci gerektirip gerektirmediği ile ilgilidir. Bazı iş’leri yapabilmek kolaydır. Analiz edilebilen işler alışılmış ve standart usul, prosedür ve yöntemlerle görülebilir. Diğer bazı iş’ler ise belirsiz veya karmaşıktır, kolayca analiz ve incelemesi yapılamaz.
Yukarıdaki iki altboyut itibarı ile işletmelerde yararlanılan teknoloji türleri sınıflaması aşağıdaki gibidir:
Rutin Teknolojiler, standart, olağan, hergün karşılaşılan ve belirlenmiş usul ve yöntemlerle kolayca gerçekleştirilen işlerdir. İstisnalar azdır, belirlenmiş sistematik usul ve yöntemlerle analiz ve inceleme yapmak kolaydır.
Rutin olmayan teknolojiler, standart dışı, olağan dışı, hergün karşılaşılmayan ve belirlenmiş usul ve yöntemlerle gerçekleştirilemeyen işlerdir. İstisnalar çoktur, belirsiz, olağan dışı işleri yapmak için standart usul ve prosedürler yoktur.
Sanatsal teknolojiler gerektiren işler standart usul ve prosedürlerle gerçekleşir, ama olağandışı, standart dışı, istisna işlerle karşılaşıldığında usul ve prodedürler yeterli olamayacağından çalışanların yaratıcı, sorun çözücü, doğaçlama teknikleri ile çözüm yaratmaları gerekir.
Mühendislik teknolojisi gerektiren işlerde karşılaşılacak sorunlar farklı ve çeşitlidir. Karşılaşılan farklı işleri halihazır standart usul ve yöntemlerle yapmak mümkün olamaz. Ancak karşılaşılabilecek farklı sorunların çözümü ile ilgili belirlenmiş prosedürler sayesinde inceleme ve analiz kolaylığı mevcuttur.
İşletmelerde kullanılan teknolojiler kavramını açıkladığımız ve alanda modernist yöntemlerle yapılan çalışmaları kısaca ele aldığımız bu yazımızda, postmodernist, sembolist yorumcul ve benzeri yaklaşımlar yer almamıştır. Bunun nedeni alanda gerek epistemolojik, gerekse ontolojik olarak sözü edilen yaklaşımlar çerçevesinde yapılmış çalışmalara yaygın olarak rastlanmamasıdır.
Yukarıdaki paragraflarda bahsettiğimiz bir hususu tekrarlayarak yazımıza son vermek istiyoruz.
Günümüz ekonomik ve sosyal yaşamında, tüm büyük veya küçük ölçekli kurumlarda teknoloji kullanımı ve gelişimi, sektörel rekabet üstünlüğü kazanımında, ülkeler temelinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmada, ve dolayısı ile toplumsal refah düzeyinin yükselmesinde en önemli faktör olarak görülmektedir.
Ned Ludd ve taraftarı Luddistler bugünlerde yaşasalardı, sanırım işletmelerde kullanılan teknolojileri işgücünün istihdam kaybı ve yoksulluk nedeni olarak görmezler; yasal zeminde yapacakları mücadelelerinin yönünü tüm dünya ülkelerinde geniş toplumsal kesimlerin yoksulluğuna neden olan ayırımcı ve verimsiz yatırım politikalarına, eşitsiz bölüşüm politikalarına, ve politik gücün dağıtımında haksız veya yanlış uygulamalar gerçekleştiren dışlayıcı ekonomik kurumlara doğru çevirirlerdi.