İşletme stratejileri ile ilgili çalışmalar yapan önerici/kural koyucu ve tanımlayıcı okulların büyük bir çoğunluğu, gelecekteki olayların eğilimi ve yönü hakkında daha doğrusal ve statik çevre varsayımlarına dayanarak rasyonel yöntemlerle uygun stratejik açılımların yapılmasını önemsemektedir. Durgun ve dengeli olduğu varsayılan çevrelerde yaşamsal ve rekabet üstünlüğü sağlamada etkili kısa döneme yönelik değişim ve eğilimlerin, rasyonel yöntemlerle analizi sonucu belirsizliklerin giderilebileceği ve uygun stratejilerin geliştirilebileceği genel kabul görmektedir.
Ancak işletme yönetimi çevresel analizlerinde statik, durgun ve dengeli çevre varsayımı ve doğrusal yönlü rasyonel yöntemlerle stratejik açılımlar bakış açısı da artık çok gerçekçi bulunmamaktadır. Pozitif bilimlerin kabul ettiğinden daha farklı karmaşık ve kaotik bir doğa ve düzen varsayımı ile, hiçbir olgunun daha önceki bir durumun tekrarı olmayacağı, bu nedenle de geleceğin geçmişin bir uzantısı olarak doğrusal yönlü gerçeklemeyeceği görüşleri daha yüksek seslerle tartışılmaktadır.
Fraktal Düzenler
Daha önce belirttiğimiz gibi, işletme stratejik yönetimi alanında, yüksek belirsizlik ve aşırı rekabet ortamlarında, eğilim yönleri belli olsa(doğrusal yönlü) bile sürekli üstünlüklerin kazanımının mümkün olamayacağını ve, rekabet üstünlüğünün pazar yapılarını değiştirerek, aşama aşama, kısa dönemli atlamalarla geçici konumlar (momentum) sağlanarak kazanılması önemle dikkate alınması gereken bir bakış açısı olarak kabul edilmektedir.
Bu gibi belirsizlik düzeyi yüksek ortamlar, aşırı karmaşık ve kaotik yapı özellikli olmamasına ve belli yönde(doğrusal) hareket etmelerine rağmen, Euclid kaynaklı doğrusal geometrinin doğruları, düzlemleri, elipslerinden oluşmamakta; aksine inişli, çıkışlı, kesikli, eğrili, kırıklı sonsuz parçalardan meydana gelmektedir.
Latince’de “fraktus (kırık taş)” sözcüğünden türetilmiş olan fraktal, bir bütünün orantılı olarak küçültülmüş ya da büyütülmüş biçimleri ile inşa edilen örüntüler olarak tanımlanır. Fraktalın önemli bir özelliği, en küçük parçadaki örüntünün bütünün tamamındaki örüntüyle aynı olmasıdır. Başka bir deyişle bir düzensiz şekil bütün ölçeklerde kendini tekrarlamaktadır.
Bu bağlamda Fraktal Geometrinin varsaydığı doğa, yuvarlak veya düz olmayan; girintili çıkıntılı, kırık, bükük, birbirine geçmiş sonsuz biçimlerden oluşmaktadır. Bu sonsuz düzensiz biçimler aslında kendini tekrarlayan gizli bir düzene sahiptir. Herhangi bir biçimi tanımlamak için onun bir noktasına bakıp, o noktayı büyüterek ve küçülterek incelediğimizde aynı görüntüyü elde edersek bu oluşumun fraktal bir örüntü olduğunu anlarız.
Aynı bakış açısı ile karmaşık, çalkantılı, ve ölçeği belirsiz aşamalara sahip çevrelerin analizini doğru yapabilmek ve modellemek için bütünü parça ve kırıklar olarak gören B.Mandelbrot’nun öncülüğünü yaptığı Fraktal Geometri yaklaşımı yönetim çalışmalarında yeni bir alan açmıştır. Fraktal bakış açısı stratejik açılımların iniş-çıkışlı, kırıklı hareketleri ötesinde, işletme yapıları konusunda çalışmalarda da ilgi görmektedir. Bütünü ile birbirine benzer görünümlü işletmeleri meydana getiren parçalar ve örüntü düzenleri mercek altına alındığında, benzer görünen farklı işletmelerin aslında birbirine geçmiş örüntü parçaları itibarı ile de çok farklı görünümlere sahip bulunduğu olduğu ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak bu yapısal farklılıkların onların yetkinlik ve davranışlarında da farklılıklara neden olabileceği ileri sürülmektedir.
Tüm bu gelişmeler sonucunda rekabet üstünlüğünün aşama aşama, kısa dönemli atlamalarla geçici konumlar (momentum) sağlanarak kazanılması görüşü, Fraktal Geometri yöntemlerine ilgiyi arttırmakta ve stratejik çalışmalarda bu yöntemlerden yararlanılmaya çalışılmaktadır. Ancak çalışmaların işletme ve yönetim alanında ilgi görmesine rağmen henüz çok olgunlaştığı söylenemez.
Karmaşıklık ve Kaos
Yüksek belirsizlik ortamı, çalkantılı, karmaşık ve değişken özellikli, öngörülebilirliği çok düşük bir ortam olarak tanımlanmaktadır. Bu tür bir ortamda çevresel unsurların ve olguların çeşitliliği, sayısı, karmaşıklığı ve çok yönlülüğü beklenmedik durumlarla karşılaşılma olasılığını yükseltmektedir.
Çalkantılı ve karmaşık bir çevre ortamında faaliyet gösteren sistemler de karmaşık sistem özelliklidir. Bu tür bir yapıda üst ve alt sistemlerdeki unsurlar karşılıklı etkileşimlerle devinmekte, ve yapı zaman içinde kendini tekrarlamayan sürekli radikal değişimlerle yaşamını devam ettirebilmektedir. Bu bağlamda çalkantılı karmaşık çevrenin en önemli özelliği, devinimlerle ortaya çıkan ve kendini tekrarlamayan non-lineer(doğrusal olmayan) değişimlerin öngörülemez bir dengesizliğe doğru hareketi, uyumcul davranışların etkili olması durumunda da farklı ve yeni bir denge durumuna erişerek yaşamını devam ettirmesidir. Çalkantılı ve karmaşık çevrede bu devinim öngörülemez bir şekilde sürüp gider.
Yaygın olarak birbirinin yerine kullanılabilen karmaşıklık ve kaos ile, konu ile ilişkisi açısından söz edilmesi gerekli kozmos farklı anlamlar taşıyan kavramlardır.
Günümüzde genel kabul görmüş bir tanım bulunmamasına rağmen, Kaos anlam olarak boşluk, sınırsızlık, açıklığı; Kozmos ise karşıt bir şekilde düzeni, düzenliliği tanımlamaktadır.
Bu bağlamda Karmaşıklık, kozmos yapıda öngörülemez bir düzensizlik, dengesizlik durumu olarak tanımlanabilir.
Kaos ise, kozmos yapıda düzensizliğin ötesinde boşluğa, belirsizliğe yönelimli öngörülemez bir yapısal bozulmaya gidişi ifade eder. Başka bir deyişle Karmaşıklık sistemik öngörülemez yapısal bir düzensizlik ve dengesizlik durumu olmasına rağmen, Kaos durumu sonunda farklı özellikli bir kozmosun (düzenli yapının) ortaya çıkabileceği veya çıkamayacağı, öngörülemez bir bozulmaya doğru gidişi tanımlamaktadır.
Çalkantılı ve karmaşık bir çevrede tüm verilerin elde edilememesi veya küçük ölçeklerin değerlendirmelerde maksatlı veya maksatsız olarak dikkate alınmaması, uygun davranışların gösterilememesine neden olabilmekte ve sonuçta dengeler bozularak öngörülemez bir düzensizlik ve bozulmaya doğru gidiş ortaya çıkabilmektedir. Düzensizliğin derecesi süreç başlangıcındaki verilerin ilk değerlerine ve süreç devam ederken toplanacak diğer verilerin değerlerine son derecede bağlıdır.
Bu konuda E.Lorenz’in “Kelebek etkisi” olarak bilinen çalışması hiçbir etki yapamayacağı düşünülen çok küçük (onbinde bir) ölçekli başlangıç değerlerinin, tam tersine süreç sonunda çok farklı çıktıları/sonuçları üretebildiğini göstermiştir. E.Lorenz’in hava sıcaklığı ile ilgili söz konusu çalışmasında yer alan 15,4086 başlangıç değeri, sonucu değiştiremeyeceği düşünülerek 15,409 olarak yuvarlatıldığında vazgeçilen aradaki 0,0004 derecelik farkın(bir kelebeğin bulunduğu odada kanat çırpması veya vücut sıcaklığı sonucunda odanın içindeki hava hızında yaratacağı değişikliğe denk gelen rakam) sonuçta çok büyük çapta rakamsal bir değişikliğe neden olabileceği görülmüştü. Başlangıç değeri rakam ile, onun yuvarlatılması ile yapılan hesaplama sonucunda ortaya çıkan sonuç rakamı arasındaki bu büyük fark, neredeyse “…Brezilya ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpmasının yarattığı fark edilemeyecek düzeydeki hava hareketinin üstel olarak yayılımı ile ABD’nin Teksas eyaletinde yaratabileceği bir kasırganın oluşturacağı hava hareketi hızı…” arasındaki fark kadar olabiliyordu.
Son yıllarda tam ve doğru verilerin elde edilemediği yüksek belirsiz çalkantılı ve karmaşık ortamlarda faaliyet gösteren işletmelerin stratejik yönetim çalışmalarında, olayların açık sebep-sonuç ilişkileri ile değil, tesadüfi/öngörülemeyecek şekilde oluştuğu ve bunlara karşı kendiliğinden oluşan (emergent) stratejilerin ortaya çıktığı genel kabul görmektedir.
Bunun yanında yüksek belirsizlik ortamının çalkantılı ve karmaşıklığı ötesinde bozulmaya gidişli Kaos ortamı oluşturabileceği de ileri sürülmektedir. Bu görüş taraftarları lineer ve statik eğilimli rasyonel yönetim çalışmalarının etkisi ve önemini yadsımamakta, ama çalışmaların dar bir bakış açısı ve sadece rasyonel yöntemlerle sınırlı kalmasını da yeterli bulmamaktadır.
Dolayısı ile yüksek belirsizlik ortamında karmaşıklık ve kaos yaklaşımı temelli işletme ve yönetim çalışmaları yeni bir ilgi odağı olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak fraktal düzen çalışmalarında olduğu gibi kaos yaklaşımının da sosyal bilimler ve işletme yönetimi alanında yaygın ve düzenli olarak başvurulan, metodolojisi olan olgun bir bilimsel disiplin haline erişemediğini belirtmek isteriz.