Yeni Makaleler

Bilgi, Bilim İnsanları ve Uzmanlar Hakkında Kısa Bir Not

Aşağıdaki  görselde Türkçe çevirisi de bulunan  Latince ifade iki temel kaynaktan alınarak tarafımdan oluşturulmuştur… İlki, modern tıp biliminin kurucu atası sayılan Hippocrates’in (MÖ.460-370), ‘Corpus Hippocraticum’

Liderin Doğrusu… Kendi Yolu

Liderlikle ilgili çok sık olarak rastlanılan bir ifade ‘Liderlerin doğru iş’i, yaptıkları; yöneticilerin ise iş’i, doğru yaptıkları’ şeklinde yapılmış olan tanımlamadır.

Bu ifade aynı zamanda liderlerin bir yol ayırımındaki yönelimini ve seçimini de işaret eder.

Her seçilen yol, başka yollardan vazgeçmek demektir ve her zaman beklenen ve arzulanan sonuçları veremeyebilir. Çıkılan ve seçilen yol’da hatalar yapılabilir.

Her insan gibi işletme lider ve  yöneticileri de  kendi bölümlerinin günlük yönetiminin yanı sıra uzun dönemdeki stratejik kararlarını yönlendirmek ve uygulamak zorundadır. Ama bu karar ve davranışlarında  doğru’yu nasıl bulacaklar, yanlış’tan nasıl kaçınacaklardır?..

Bu vesile ile WEB sitemi takip eden meslektaşlarıma, bir süre önce yayınladığım felsefi ağırlıklı,  akademik referans temelli  ‘Doğru Olan Nedir?..Yanlış Olan Nedir?; Tarihsel Süreçte Kısa Bir Yolculuk’ ve ‘Liderlik Tanımında Yer Almayan Bir Kavram; Erdemli Olmak!..’ yazılarını konu ile ilişkisi dolayısı ile hatırlatmak isterim.

Tekrar dönelim bugünkü yazımıza…

Yukarıda açılış cümlesi olarak belirttiğimiz çok sık olarak rastlanılan ifadeyi tekrarlayalım.

‘Liderler doğru iş’i, yaparlar; yöneticiler ise iş’i, doğru yaparlar’

‘Doğru nedir?… Yanlış nedir?..

Ben yukarıdaki bağlamda doğru işi yapmak için yol ayırımındaki liderlerin “Benim seçtiğim yol, doğru yoldur” diyerek nedenler sıralayıp, yönlendirici açıklamalar ve öneriler yapması yerine; “Benim doğrum, benim yolumdur” demesini daha doğru buluyorum.

Tüm liderlerin de kendi doğrularını içeren yolları seçmelerinin isabetli olacağını düşünüyorum…

Değerli meslektaşlarım, biraz ütopik, duygusal, deli-dolu, uçuk-kaçık bu yazıyı  umarım tatmin edici bulurlar.

Aşağıda, yaşamda seçilen  yolların kişilere kattıkları ile ilgili  çok tanınmış bir öykünün özetini bulacaksınız.

Amerikalı yazar L.Frank Baum’un 1900’lerde yazdığı, müzikal ve fantastik bir filme de konu olmuş, alışılmadık karakterlerin yer aldığı  ‘Oz Büyücüsü-Wizard of Oz’ öyküsü, görünüşte basit ve neşeli bir konuya sahiptir;

“…ABD’nin Kansas eyaletinde bir çiftlikte yaşayan Dorothy, yaşamından pek memnun değildir ve ‘gökkuşağının ardındaki bir yere’ gitmek arzusundadır. Fırtınayla gelen bir hortum, bu dileğini gerçekleştirir. Genç kız hortumun etkisi ile havalanan eviyle birlikte kendini  birdenbire Oz Diyarı’nda bulur.

Artık evine dönmesi için yapması gereken kendisini Oz Büyücüsü’ne götürecek yolu (sarı tuğlalı yol) izlemektir. Yanlışlıkla öldürdüğü kötü cadıdan aldığı gümüş ayakkabılar o’na bu yolculuğunda yardım edecektir.

Yolculuğu sırasında genç kız, beyni olmayan korkuluk, kalbi bulunmayan teneke adam ve cesaretsiz aslanla tanışır. Hep birlikte onları Oz Büyücüsü’ne ulaştıracak ‘sarı tuğlalı yolda’ çeşitli olaylarla karşılaşarak ilerlerler. Ancak büyücüye ulaştıklarında onun sadece bir düzenbaz olduğunu fark ederler, ve aradıkları ve amaçladıklarını tamamen kendi yetenekleri ile bulurlar, gerçekleştirirler.

Öykünün sonunda Dorothy evine ulaşırken, korkuluk beynine, teneke adam kalbine, aslan da cesaretine kavuşur…”

Bu basit ve neşeli görünümlü öykünün temel çıkarımı ile ilgili farklı yorumlar içeren tartışmalar, eleştiriler günümüzde dahi halen devam etmektedir.

Kimilerine göre yazar, yaşadığı dönemde yaşanılan ekonomik krizi ve doğru çözüm için önerilen popülist politikaları işlemektedir.

Kimileri, Dorothy’nin feminist bir karakteri temsil ettiğini ve öykünün, yazıldığı yıllarda küçük bir kız çocuğunun maceralar yaşamayı göze alarak özlediği amaçlarına ve isteklerine ulaşmasını özendiren özgür yaşama yönelik reformist ve feminist bir yaklaşım içerdiğini ileri sürer.

Başka birilerine göre öykü, izleyenleri yönlendiren bir zihin kontrol aracıdır. Gökkuşağının ardında olduğu gibi gelecekte başarı ve mutluluğa ulaşılabilecek güzel bir yer vardır ve bu yere ancak toplumsal değerler ile şekillendirilmiş belirgin yol, yöntem ve süreçlerle(öyküdeki sarı tuğlalı yol örneği gibi) ulaşılabileceği iletilmektedir.

Bana göre öyküden ana çıkarım, tüm insanların(öyküde karakterlerin) aslında başından beri sahip bulundukları ama farkında olamadıkları özelliklerinin, isteklerinin ortaya çıkabilmesi için, yaşam sürecinde (sarı tuğlalı yol) karşılaştıkları olayları yaşayarak deneyim kazanmaları ve olgunlaşmaları gerektiği üzerinedir. Kişilerin bu süreçte yaşadıkları olaylar, edindikleri deneyimler sahip oldukları beklentileri, istekleri ve bunları gerçekleştirebilecek yetenekleri konusunda farkındalıklarını ortaya çıkaracak ve onları olgunlaştıracaktır.

Farklı düşündüğüm önemli bir husus ise öyküde başarı ve mutluluğa ulaştırabilecek seçenek olarak sunulan-gerçek hayatta toplumsal değerler ile şekillendirilen- ‘sarı tuğlalı yol’ ötesinde de farklı, sıradışı, yaratıcı yol ayrımları, açılımlar bulunduğuna inanmış olmamdır. Önemli olan, doğru yol olarak nitelendirilen belirgin ‘sarı tuğlalı yolun’ seçilmesi değil, seçilmiş olan sarı veya olağan/sıradışı herhangi bir yolda yaşanılarak kazanılabilecek deneyimler ve yetkinlikler sonucu kişisel olgunlaşma ve aydınlanmadır.

Nitekim öyküde yer alan sarı tuğlalı yolun Budist ve Kabbalah öğretilerinde insanı kendi ego ve saplantılarından arındırarak aydınlanmaya  yönelten bir süreci temsil eden ‘altın patika-golden path’ den ilham aldığı ileri sürülmektedir.

Genel kabul görmüş veya sıradışı, ne olursa olsun, seçilen yollar her zaman kişinin tümbeklentilerini gerçekleştiremez. Ama kişinin kendi seçtiği yola çıkmasının heyecanı, yaşananlar, ve kazanılan deneyimler varılan sonuçlardan daha güzel, anlamlı, eğitici ve tatmin edici de olabilir.

Böyle düşünen ve varmaktan ziyade, yola çıkmanın güzelliğine inanan sıradışı, farklı açılım taraftarlarının sayısının az olmadığı görüşündeyim.

İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın(1936-1968) bir şiirinden kısaltılarak alınmış aşağıdaki dizelere bakınız…

Gittik, gittik, gittik.

Acılara gittik.

Keşke’lere gittik.

Sonra öğrendik ki dünya yuvarlak!..

Birden kaldık ortada…

…Kuş ölür, sen uçuşu hatırla…

Her kişi veya lider yaşamında yolunu kendi seçebildi mi?.. Çıktığı yol doğru muydu?.. Buna cevap vermek kolay değil. Hiç hata yapılmadığını ise kimse söyleyemez.

Yazımızın başındaki söylemi tekrarlamak isterim. Her liderin doğrusu, kendi yoludur.

Eksiğiyle, fazlasıyla, hatasıyla dingin, içten ve içsel yolculuklardan aydınlanılır, çok şeyler öğrenilir.

Aklıma takıldığı gibi yazılan, biraz ütopik, deli dolu bu yazıyı daha fazla uzatmadan kesiyor ve bu konudaki düşünceleri özgün ve etkili olarak aktardığına inandığım bir müzik eserini aşağıda paylaşarak açıklamalarımı noktalamak istiyorum.

Son söz; Hz Mevlana’nın deyişi ile; ‘Yola çıkana yol görünür’.

…Kendi doğrusu ve yolunda liderlere ve herkese…

…Rastgele…

Bu içeriği paylaşmak istermisiniz?

Facebook
Twitter
LinkedIn

Bu içeriği yorum yazmak istermisiniz?