Yeni Makaleler

Mitolojik, Dini ve Edebi Eserlerde İşletme, Yönetim ve Liderlik Örnekleri-2

İnsanoğlu’nun tarihi  siyasi, ekonomik, sosyokültürel alanlarda çeşitli dersler çıkarabileceğimiz örneklerle doludur. Çeşitli dönemlerde yazılmış mitolojik, dini ve edebi kaynakları incelediğimizde  iş, görev, kurum, organizasyon, stratejik uygulamalar ve  liderlik  örneklerinin bugünkü yaşamımızda  karşılaştığımız örneklerden pek farklı olmadıklarını görürüz.

Çeşitli kaynaklardan klasik veya modern örneklerin  sadece işletme, yönetim ve liderlik konusunda değil, her alanda insanoğlu için paha biçilmez bir hazine olduğuna yürekten inanıyorum. Bu nedenle, bu web sitesinde arada bir  farklı alanlarda büyük  eser kaynaklı veya içerikli; işletme, yönetim ve sosyokültürel  konularla ilişkili  çeşitli yazıların  yer alacağını daha önce belirtmiş, ve misafir bir yazarın edebi kaynaklı bir yazısını da web sitemizde yayınlamıştım.

Bugün aşağıda yer alan edebi  kaynaklı ikinci yazı yine misafir bir yazara ait. Doç. Dr. Esra Mirze Santesso bizi antik edebiyatın önde gelen örneklerinden Sophocles’in ‘Antigone’  ve  postkoloniyal edebiyat yazarlarından  Kamila Shamsie’nin ‘Evde Yangın-Home Fire’ eserlerindeki  liderlik  karakterleri ile tanıştıracak.

Keyifli okumalar dilerim…

Edebi Eserlerde Liderlik Örnekleri; ‘Antigone-Sophocles’ ve ‘Evde Yangın-Shamsie’ -Esra Mirze Santesso

Bir liderin sahip olması gereken temel özellikler aslında bir elin parmağıyla sayılacak kadar azdır. Güvenilirlik, ileri görüşlülük, karizma, motivasyon  başta gelen temel özellikler arasındadır. Ama bu meziyetlere sahip olsanız dahi tutum ve davranışlarda her zaman doğru kararlar vermek o kadar kolay değildir. Çünkü insanlararası ilişkilerde önseziler yanlış çıkabilir, belirlenen amaçlarda yanlışlıklar yapılabilir, ve çizilen rotada sapmalar olabilir. Bu bağlamda liderlerin tüm iyi niyetine rağmen inatla aldığı kararlar toplumu yanlış yönlendirebilir, refah ve huzuru olumsuz etkileyebilir. 

M.Ö.5.Yüzyıla bir uzanalım, ve Sophocles’in kaleme aldığı ‘Antigone’ adlı eserine bir göz atalım. Oedipus Rex’in kızı Antigone bu eserin baş kahramanıdır. Thebes şehrini yöneten erkek kardeşi ile diğer erkek kardeşi, yönetim anlaşmazlığı nedeni ile savaşırlar. Sonuçta iki kardeş de hayatını kaybeder. Tahta çıkan amcaları Creon ölen iki kardeşin definleri ile ilgili  bir kanun çıkarır. Kanuna göre şehrin adına savaşan meşru yönetici Eteocles bir kahraman olarak din kurallarına göre onurlandırılacak ve gömülecektir. İsyancı olan kardeş, Polynices’in cesedi ise  gömülmeden şehir duvarlarının önüne bırakılacak ve vahşi hayvanlara yem olacaktır.

Yönetici Creon’un amacı burada topluma etik ve ahlaki bir  ders vermektir. Bu kararını açıklarken herkesten itaat  beklediğini,  karara karşı çıkanların ise  ölümle cezalandırılacağını belirtir.

Antigone hiç düşünmeden bu kanuna karşı çıkar. Onun açısından din kuralları ölümlü insanların çıkardıkları kanun ve kurallardan daha üstündür. Her ne kadar kızkardeşi onu uyarsa ve toplumların koyduğu kuralların din kuralları kadar geçerli ve önemli olduğunu vurgulasa da, Antigone onu dinlemez; bu karşı koyma eyleminin  yargılanmasının Creon’a değil, Tanrı’ya ait olduğunu belirtir ve isyancı kardeşi Polynices’i gömer. Bu sözleri ve gömü eylemi ile  kendisini Creon’in önünde bulur.

Creon burda bir lider olarak ne yapmalıdır?.. Kendi düzenlediği kanunu koruyup, önüne çıkan suçlunun kimliğini gözetmeden idam etmek mi doğrudur?.. Yoksa, topluma ve Antigone ile evli olan oğluna kulak verip, Antigone’nin işlediği sucu affetmesi mi gerekir?..

Creon kendini adil ve kararlı bir lider olarak gördüğünden, kuralların Antigone’yi affetmesine imkan vermediğini düşünmektedir. Ok yaydan çıkmıştır. Kararını geri almanın onu toplum nazarında güçsüz kılacağından  çekinir. Sonuç tam bir trajedidir; Antigone ölür, Creon’un oğlu buna dayanamayıp intihar eder,  eşi oğlunun intiharını duyduktan sonra kendi yaşamına son verir.

Sonuçta Creon’un çok değer verdiği etik ve ahlaki temelli yönetimi cesetlerle sarsılır. Halkını doğru yönetemediğini  anlayan  Creon kendi kararı ile  sürgüne gider.

Gelelim 21.Yüzyıla. 2017’de Pakistan asıllı İngiliz yazar Kamila Shamsie, Antigone’den esinlenerek ‘Evde Yangın(Home Fire)’ adlı eserini yazar.

Metinler arası alışveriş aslında edebiyat dünyasında çok rastladığımız bir yöntemdir. Bu yöntemin amacı  çoğu okuyucunun yakından bildiği bir eseri/konuyu yeni bir zaman, mekan veya toplumsal kültüre uygulayarak daha önce işlenmiş temalara farklı bir çerçeveden bakmaktır.

Shamsie yarattığı yeni senaryoda Antigone temasını, İngiltere’de yaşayan azınlıkların hayatına uygulayarak, bir kere daha din ve politikayı karşı karşıya getirir.

Antigone karakterine denk olarak yaratılan  Aneeka Londra’da yaşamaktadır. İkiz kardeşi Parvaiz geçmişte ailesinin yaşadığı olayların etkisi ile radikal görüşlü  çetelerin ağına düşer, ve kısa sürede  kendini onların medya sorumlusu olarak Suriye’de bulur. Bu arada Aneeka bir tesadüf eseri kendisi gibi Pakistan asıllı İçişleri bakanı Karamat’in oğlu Eamonn ile tanışır. Eamonn’un laik olan ailesi dinine bağlı bir aileye mensup Aneeka ile tezat oluşturur. Ama ikilinin ilişkileri kısa zamanda gelişerek sürer. Bir süre sonra Parvaiz çeteden ayrılıp teslim olmayı düşünürken, onlar tarafından öldürülür.

Karamat verdiği bir kanun teklifi ile  militan olduğundan kuşkulanılan her yurttaşın İngiliz vatandaşlığından çıkarılacağını açıklar. Kanunun kabulü ile militan çete mensubu Parvaiz’in cenazesi İngiltere’ye alınmaz. Aneeka kardeşinin tabutu ile  beraber Pakistan’a doğru yola çıkarken, aynı zamanda  Karamat’ın kanununa kaşı savaş açar, bu görüşleri doğrultusunda medyaya demeçler verir; Genel kabul görmeyen etik ve ahlaki davranış sergileyen, veya suç  işleyen kişiler kanun çıkarılarak  vatandaşlıktan atılabilir mi?.. İngiltere’de doğan bir kimse kanun emri ile  hiç yaşamamış olduğu  başka bir ülkeye gönderilebilir mi?..

Karamat’in sembolik davranışı İngiltere’de yaşayan  azınlıkları rahatsız eder kuşkusuz. Eamonn babasıyla arası iyice açıldıktan  sonra Aneeka ile bulusmak üzere Pakistan’a gelir.

Shamsie’nin öyküsünün sonu Sophocles’in trajedisini aratmaz.

Karamat’ın sahip olduğu liderlik nitelikleri kuşku götürmez. Bir azınlık grup mensubu olarak iyi bir eğitim sürecinden geçtikten sonra  politikaya atılır. Bir yandan dini köklerini kullanarak azınlıklardan oy toplarken, diğer yandan laik bakış açısı ve asimilasyon taraflı politikasıyla coğunluğa da hitap eder. Oğlu Eamonn, Aneeka adına babasına gelip Parvaiz’in cenazesinin İngiltere’ye getirilmesi icin yalvardığında, babası bunu kendisi ve yönetimi için büyük bir sınav olarak görür. Tarafsızlığından ödün vermek istemez. Çizdiği yolda geri dönmemekte kararlıdır. Bu inatçılık sonuçta oğlunu ölüme sürükler.

M.Ö.5.Yüzyıldaki Creon da, o’ndan yirmialtı  yüzyıl sonra yaşayan Karamat da  tüm iyi niyetlerine rağmen trajediyi önleyemezler.

Creon her ne kadar haklı olsa da halkının eğilimini okuyamaz. Tarafsız olma adına inatçılık düzeyindeki kararlılığından ödün vermez. Karamat duygularına esir bir kişi değildir, ama aklıyla verdiği kararların da adil olup olmadığı tartışılır.

Liderler takipçileri ile ve onların kabulü ile liderliklerini sürdürebilirler. Bu nedenle çevresini, takipçilerini iyice  dinlemeyi bilmeli, toplumunun nabzını iyi tutmalı, eğilimleri görmeli, ve gerektiği yerde esneklik göstermelidir. Bu demek değil ki, liderler popülist olan görüşleri kabul edip çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir. Tam tersine, toplumla ters düştüğü zaman kendi görüşlerini ikna yoluyla anlatmayı bilmeli, ama hata yaptığını anladığında da bunu inatçılıkla değil, hoşgörüyle ve uzlaşma ile çözümlemelidir.

Son olarak iki önemli hususa dikkat çekmek  istiyorum; Demir yumrukla yönetmek kişiyi lider yapmaz. Kendisine saygı ve güven duyulmayan yöneticiler, liderlik vasıflarını kaybeder ve  kolayca despota dönüşür.  İkinci olarak da araya yüzyıllar girse de insan tabiatı ve bu bağlamda liderlerde çok farklı tutum ve davranışlara rastlanmıyor. Bu nedenle de hangi dönemde yazılmış olursa olsun, çoğu edebi eserden  liderlikle ilişkili çıkarılacak dersler az değildir.


ESRA MİRZE  SANTESSO, PhD :  Postkoloniyal İngiliz Edebiyatı uzmanı bilim insanı. ABD’de  University of Georgia, Franklin College of Arts and  Sciences, İngiliz Edebiyatı bölümünde  doçentdir.  Araştırma alanları arasında postkoloniyal teori, çağdaş İngiliz romanı, ve  Anglofon edebiyatında  insan hakları ve müslüman kimliği  yer almaktadır. Yayınladığı kitapları arasında ‘Disorientation: Muslim Identity in Contemporary Anglophone Literature (Palgrave Macmillan, 2013), ve Islam and Postcolonial Literature (Routledge, 2017) bulunmaktadır. Ayrıca Journal of Religion and Literature, Critical Muslim, Postcolonial Interventions, Recherche Littéraire / Literary Research, The Comparatist, and Postcolonial Text  ile çeşitli  akademik dergilerde  makaleleri yayınlanmıştır.

Bu içeriği paylaşmak istermisiniz?

Facebook
Twitter
LinkedIn

Bu içeriği yorum yazmak istermisiniz?

5 1 oyla
Makale Oylama
2 Yorumlar
Oldest
Newest Most Voted
Satır İçi Geri Bildirimler
Bütün Yorumlara bak
Gökhan Yolaç
2 yıl önce

Hocam güzel yazılarınızı okumak ayrı bir keyf, her yazınız gerçekten ayrı bir derinlik katıyor