Liderlik, süreç olarak kişinin bir grup içinde üyeleri ve takipçilerini davranışları ile etkileyerek kurumsal misyon, amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesi ile ilgilidir. Başka bir deyişle lider, kurumundaki diğer insanları(çalışanları, astları) görevlerini kurumsal amaç ve hedefler doğrultusunda yapmaları hususunda etkileyerek yönlendirme ve yönetmeye çalışır.
Sözkonusu alanda yapılan çalışmalarda ‘..Bir kişiyi lider yapan, başka bir deyişle, diğer kişilerin lideri izleyerek onun yönlendirmesi ile işleri başarmasında etkili olan nedir?..’ sorusunu cevaplamak için çeşitli araştırmalar yapılmış ve fikirler öne çıkmıştır. Çalışmalarda farklı bakış açıları ve görüşlerin öne sürülmesi ile ortaya çeşitli düşünce okulları çıkmıştır.
Düşünce okulu(school of thought) aynı ilke, inanç, disiplin, eğilim, kültür veya davranış biçimleri temelinde oluşturulan, benzer entelektüel bakış açılarına sahip birey ve kurumlardan oluşan grupların benimsediği norm, standart ve düşüncelerin temsil edildiği ortam olarak tanımlanmaktadır. Tüm bilim ve sanat alanlarında farklı düşüncelerin yansıtıldığı düşünce okulları bulunmaktadır.
İşletme ve yönetim alanında da durum benzerdir. Web sitemizde daha önce ‘Stratejik Yönetim Düşünce Okulları; Mintzberg Sınıflaması’ adı ile iki ayrı bölüm(Kural Koyucu/Tanımlayıcı ve Bütünleştirici) olarak yayınladığımız yazıları konuya ilgi duyan meslektaşlarımıza hatırlatmak isteriz.
Bu yazımızda liderlik alanında 1900’lerde başlayan çalışmalarda odaklanılan temel unsurlar itibarı ile, David V.Day ve John Antonakis tarafından tanımlanan dokuz ayrı düşünce okulunu, ve ayrıca eğilimler ve geleceğe bakış konularını kapsamlı olarak ele alıp açıklamalarda bulunacağız.
Liderlikte Özellikler ve Beceriler Okulu
Liderlikte özellikler ve beceriler okulu, bir lideri lider yapanın ve liderin başarılı olmasının, onların sahip bulunduğu kişilik özelliklerine ve sonradan kazanılabilecek becerilerine bağlı olduğunu öne sürer. Bu okul taraftarlarına göre zekâ, dış görünüm, sosyal olgunluk, içsel motivasyon ve başarma dürtüleri, insan ilişkilerinde yaklaşım gibi kişilik özellikleri başarılı liderleri oluşturmaktadır.
Aslında tarihin çeşitli dönemlerinde liderlik oluşumunda önkabule sahip Büyük Adamlar teorisi de aynı bakış açısına sahiptir. Ama alanda yapılan bilimsel yöntemli çalışmalar 1900’lerin başında başlatılmıştır.
İlk zamanlarda kişisel özelliklere odaklı çalışmalarına, ilerleyen dönemlerde becerilere yönelik araştırmaları da katan düşünce okulu içinde, özelliklere yönelik R.D.Mann ve R.M. Stogdill’in; becerilere odaklı R.Katz ve M.D.Mumford’un önemli araştırmaları bulunmaktadır.
Bu düşünce okulu bakış açısı ile yapılan çalışmalar, günümüzde de ilgi görmekte ve aktif bir şekilde sürdürülmektedir.
Liderlikte Davranışsal Okul
Liderlikte davranış tarzlarını/biçimlerini ele alarak inceleyen teoriler, lideri oluşturan unsurun, kişisel özelliklerden çok, onun görev ve takipçi ilişkilerindeki davranışlarının bir sonucu olduğunu ileri sürmekte ve liderliği otoriter veya demokratik; ya da görev odaklı veya insan odaklı davranış tarzları itibarı ile tanımlamaktadırlar.
Çalışmalar 1940’larda başlamış ve 1980’lere kadar hızla sürdürülmüştür. 1980 lerden itibaren çalışmalar hız kesmiş olmasına rağmen günümüzde halen ilgi görmekte ve sürmektedir.
Bu okul bakış açısı ile yapılan çalışmalar, liderlerin farklı boyutlarda şekillenen davranışlarına odaklanmaktadır.
Tek Doğrultulu Liderlik Biçimi (Otoriter veya Demokratik Davranış) bakış açısının ardında yatan fikir, yöneticilerin, otoriter veya demokratik olarak belirledikleri farklı iki uç nokta arasında yer alan yedi farklı davranış eğilimi konusunda, temel bir tercihlerinin bulunduğudur.
İki Boyutlu Liderlik Biçimleri bakış açısı ile yapılan çalışmalarda, liderlik davranışındaki iki önemli ve farklı boyutun; ilişki yönelimli davranış ile görev yönelimli davranış, olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Araştırmalar aynı zamanda bir yöneticinin, bu iki uç/boyut’ta yer alan liderlik biçim ve davranışlarına(ilişki veya görev yönelimli), aynı anda, sahip bulunamayacağı varsayımını temel alan görüşlere karşı çıkmakta, liderin iki farklı uçta bulunan biçim ve davranışların ikisinde de başarılı olabileceğini ileri sürmektedir.
Liderlikte Davranışsal Okul bakış açısı ile yapılan önde gelen çalışmalar arasında, Ohio State Üniversitesi(R.M.Stogdill ve A.E Coons), Michigan Üniversitesi(D.Katz ve arkadaşları),Teksas Üniversitesi(R.Blake ve J.Mouton) çalışmalarını sayabiliriz.
Liderlikte Durumsallık/Koşulbağımlılık Okulu
Durumsallık/Koşulbağımlılık bakış açısı ile çalışmalar 1960’larda başlamıştır. Bu bakış açısı ile yapılan çalışmalar da günümüzde biraz hız kesmesine ragmen, halen ilgi görmekte ve sürdürülmektedir.
Bu düşünce okulu taraftarları, kurumlarda her durum ve koşula uyan tek bir ‘en iyi’ liderlik davranışı olmadığını ileri sürerler. Farklı liderlik davranışlarının farklı durumlarda daha iyi sonuç verebileceğini ve uygun olacağını belirten bu görüş, liderlik ve etkin liderlik davranışlarının gerçek iş ve sosyal yaşamda karşılaşılan farklı koşul ve durumların dikkate alınarak incelenmesini önermektedir.
Başka bir deyişle, davranış boyutları itibarı ile yüksek değerlere sahip bulunan liderlerin her zaman başarılı sonuçlar alamayacağını; davranış biçimlerinin koşullara bağlı olarak, belirlenmesinin liderin başarısını arttıracağını ileri sürmektedir. Durumların ve koşulların ışığı altında bunlara uyum sağlayabilen, veya uygun davranış tarzına sahip olan liderleri öneren bu teoriler, liderlikte durumsallık/ koşulbağımlılık okulu içinde sınıflandırılmaktadır.
Bu bakış açısı ile yapılan önde gelen çalışmalar arasında; P.Hersey ve K.Blanchard’ın ‘Durumsal Liderlik modeli’, W.Reddin’in ‘Üç boyutlu liderlik teorisi’,F.Fiedler’in ‘Etkin Liderlik Teorisi’, R.House’ın‘Etkin Liderlikte Yol-Amaç Teorisi’ gibi kuramları sayabiliriz.
Liderlikte İlişki Okulu
Liderlikte Durumsallık/Koşulsallık yaklaşımın hemen sonrasında 1970’li yıllarda çalışmaları başlayan Liderlikte İlişki okulu, lider ile grupta bulunan her bir takipçisi, başka bir deyişle, grubun üyesi arasında, karşılıklı bir ilişkinin bulunduğunu ileri sürer.
Sosyal takas ilişkisi olarak da adlandırılan bu ilişki, her iki tarafın(lider ve üye) bireysel özellikleri, becerileri, uyumu, güvenilirliğine bağlı olarak gelişmektedir. Doğal olarak her iki taraf da karşılıklı olarak bu yoğun veya seyrek sosyal ilişkilerden yararlanmaktadırlar.
Sosyal takas ilişkisi, lider’in yakın çevresindeki üyelerle yoğun, uzak çevresinde ise daha seyrek olarak oluşmaktadır. Sosyal takas ilişkilerinin yoğun olduğu ortamlarda karşılıklı etki yüksektir. Aksi olarak ilişkilerin seyrek olduğu ortamlarda bu etki daha düşüktür. Bu nedenle, okula göre, liderliğin oluşturulması ve sürdürülebilmesinde özellik, beceri ve davranışlar yanında lider ve takipçileri arasında sosyal takas ilişkilerinin güçlendirilmesi önem taşımaktadır.
İlişki okulunda önde gelen çalışmalar arasında G.B. Graen ve M.Uhl-Bien’in ‘Lider-Üye Etkileşimi (LÜE) Teorisi’, liderliği lider ve takipçileri arasındaki karşılıklı ilişkilere odaklı olarak ele alan ve inceleyen bir yaklaşımdır. Bu düşünce okulu kapsamında ayrıca, R.Kelley, I.Chaleff, B.Kellerman, ve B. Shamir tarafından yapılmış takipçi odaklı öncü çalışmalar da bulunmaktadır.
Yeni Liderlik Okulu
Yine 1970’lerde başlayan, karizmatik, dönüştürücü, vizyoner liderlik çalışmalarını da içeren Yeni Liderlik okulunda, J.M.Burns, R.House ve B.Bass’ın öncü çalışmaları dikkat çekmektedir.
Ayrıca B.George’un uygulama, F.O.Walumbwa’nın teorik temelli Özgün Liderlik; R.K.Greenleaf’in uygulama, R.C.Liden’in teorik temelli Hizmetkar Liderlik; R.A.Heifetz’in Uyumlaştırıcı Liderlik çalışmaları da bu okul içinde yer almaktadır.
Yeni Liderlik okulunun en önemli örnekleri arasında bulunan B.Bass’ın dönüştürücü liderlikçalışmaları, davranışların ötesinde çalışanların entelektüel anlamda uyarıldığı bir modeldir. Lider çalışanlarını entelektüel anlamda kuvvetli bir biçimde etkileyerek, örgütsel amaçların, çalışanların kendi kişisel beklentilerinin önüne geçmesine, başka bir deyişle, özkişiliğine yönelimli bakış açılarının (paradigmalar) değişmesine neden olur.
Lider risk alarak, tartışmalar açarak, karizmasını kullanarak vizyon geliştirir ve köklü değişimler için izleyenlerini entelektüel anlamda uyarır. Böylece örgütsel amaçlar, çalışanlarca daha fazla anlam kazanır, içselleştirilir. Çalışanlar için öncelik, işletmenin amaçlarının gerçekleştirilmesi olup, kendi beklentileri ikinci plana atılır. Görevlerine odaklanarak sorumluluklarını arzulu ve istekli bir şekilde yerine getirirler.
Dönüştürücü liderler çoğunlukla karizmatik ve vizyoner kişiliklerdir. Yani, niteliği kolay açıklanamaz bir biçimde büyüleyicilik ve etkileyicilikleri ile takipçileri nezdinde büyük bir ilgi, saygı ve peşinden gitme duygusu oluşturabilirler. Liderin ‘sahipkıran’ özellikleri olduğuna inanan, yanlış yapabileceğini hiçbir şekilde kabul etmeyen, her yaptığını doğru ve olumlu olarak gören ve onu koşulsuz olarak seven ve izleyen bir topluluk, karizmayı daha da güçlendirir.
Yeni Liderlik okulu yapılan çalışmalar ve farklı model önerileri ile günümüzde alan uzmanlarının ilgisini çekmekte ve içeriğini genişletmektedir.
Liderlikte İçeriksel, Biyolojik, Bilişsel Süreç, ve Kuşkucu Okullar
Liderlikte İçeriksel Okul, bir bağlamda liderlikte durumsallık okulu ile ilişkili benzer bir yaklaşıma sahiptir. Liderlik boşlukta oluşan bir davranış biçimi değildir. İçinde bulunulan durum ve koşulların yanında liderin kurum hiyerarşik düzeninde yeri, içinde yer aldığı ulusal ve kurumsal kültür özellikleri, lider ve takipçinin cinsiyeti, kurumsal yapı ve benzeri faktörler onu oluşturan ve sürdürülmesinde etkili olan unsurlardır.
Biyolojik(Evrimsel) Okul liderlik konularına doğa bilimlerinin pozitif yöntemleri ile yaklaşmakta, bu bağlamda bazı çevrelerde ‘Liderliğin Biyolojisi’ olarak da tanınmakta ve adlandırılmaktadır. Bu okul kapsamında çalışmalar oldukça yenidir(2010), henüz başlangıç aşamasında olup yeterli bilgi birikimine sahip değildir.
Bilişsel Süreç Okulu, liderin özellikleri ile takipçilerinin kendisi hakkında oluşturduğu tipik beklentilerinin uyuşma ve şekillendirme sürecini anlamaya ve tanımlamaya yönelik çalışmaları kapsamaktadır. 1980 lerde başlayan çalışmalar günümüzde oldukça ilgi çekmekte ve alanda araştırmalar aktif bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
Kuşkucu Okul, sorgulayıcı okul olarak da tanınmaktadır. Bu yaklaşım liderliğin, bireysel kontrol dışında beklenen sonuçlarla ilişkili olarak ortaya çıkabileceğini, beklenen sonuçlara erişilmesi halinde de liderlik özellik ve becerilerinin bu sonuçta gerçekten etkili olup olmadığının tartışılması gerekeceğini ileri sürerek liderlik etkisini sorgulamaktadır. Bu düşünce okulu taraftarlarına göre etkili liderler, bireysel özellikleri, becerileri ve davranışlarından ziyade beklentilere olumlu bir şekilde erişilmesi ile tanımlanmakta ve ölçülmektedir. Yaklaşım daha da ileri gitmekte, liderliğin gerçekten gerekip gerekmediği konusunu da tartışma konusu yapmaktadır.
1970’lerde başlayan Kuşkucu okul kapsamındaki çalışmalara gösterilen ilgi son yıllarda oldukça azalmış olsa da alanda yapılan araştırmalar zaman zaman sürdürülmektedir.
Liderlik Alanında Eğilimler ve Geleceğe Bakış
Çevresel unsurların süratle değişimi ve etkilediği kurumsal yapı ve yönetim uygulamalarının, gelecekteki liderlik özellik, davranış, tarz ve eğilimleri ve yönelimleri üzerinde etki yapması büyük bir olasılık dahilindedir.
Bu bağlamda yukarıda sözü edilen bakış açıları ve düşünce okulları itibarı ile liderlik alanındaki çalışmalarda gelecekteki olası eğilim ve yönelimlerle ilgili bazı görüşler, düşünceler, çıkarımlar aşağıdaki paragraflarda yer almaktadır.
Ancak okuyucularımıza aşağıdaki sözkonusu çıkarımların ardışık bir şekilde yorumlanmaması gerektiğini, çıkarımların geleceğin tüm unsurlar itibarı ile liderliğin bütüncül bir resmini vermediğini, sadece liderlik ve onu dolaylı veya dolaysız etkileyen unsurlar itibarı ile eğilimler ve yönelimleri işaret eden, bilimsel kaynakları temel alarak oluşturulmuş kişisel görüşleri yansıttığını bilhassa belirtmek isteriz.
- Öngörülebilir özellikli basit, durgun ve dengeli çevrede faaliyette bulunan kurum liderleri akılcı analiz yöntemleri ile çevresel unsurları değerlendirerek davranışlarını belirleyebilirler. Böyle tür durumlarda bireysel özellikler ve tercihler, liderlerin katılımcı, demokratik, yetkilendirici veya geleneksel işlemci, otokratik liderlik davranış seçimlerinde belirleyici olacaktır.
- Yüksek düzeyde belirsiz karmaşık, çalkantılı ve kaos nitelikli ortamlarda olayların kendiliğinden(emergent) oluştuğu durumlarda liderlerin yaratıcı ve yenilikçi bakış açıları, senaryo teknikleri, stratejik modellemeler gibi sezgi ağırlıklı yöntemlerden yararlanılması önem kazanmakta, zorlayıcı ortamlarda yeterli uzmanlığa ve beceriye sahip bulunmayan takipçilerin, karizma, ideal etki, bireysel ilgi temelli ezber bozucu, emredici/destekleyici davranışlarla yönlendirilmesi ve yönetilmesi liderler tarafından tercih edilebilecektir.
- Yüksek belirsizlik ortamlarında oluşumların çoğu uyarı sinyalleri vermeyen ani değişimleri beraberinde getirebileceği olaylarda hazırlık düzeyi düşük olan liderlerin tek başlarına olayları yönetmesi ve takipçileri yönlendirebilmesi pek mümkün değildir. Bu nedenle takipçilerin çevresel değişimlere hazırlık düzeyini yükseltecek, davranışlarını geliştirmeye yönelik uyumlaştırıcı ve dönüştürücü liderlik davranışları takipçilerin olaylarla baş edebilme yeteneklerini arttıracaktır.
- Ayrıca şeffaf, sorumlu davranış sahibi, durumu son derecede açık ve seçik olarak anlatabilen, özfarkındalık sahibi özgün ve hizmetkar davranışlar sergileyebilen liderlere duyulan güven yükselebilecek, bu tür davranışları beğeni kazanacak, takipçilerin lider kararları doğrultusunda yönlenme ve yönetilmelerini kolaylaştıracaktır.
- Kaotik ortamlarda farklı bir liderlik tarzı da karmaşık durumun gerektirdiği uzmanlık ve deneyim sahibi liderlerin veya uzman komitelerin bir süre için liderlik ikamesi uygulaması ile yönetim ve yönlendirmede katkıda bulunmalarıdır. ‘Liderlik ikamesi’, veya ‘Paylaşılan liderlik’ olarak tanımlanan bu durum koşulların gerektirdiği süre ile sınırlı kalmak koşulu ile uzmanlık sağlayan bir yapı olduğundan tercih edilebilecektir.
- Tüm zamanlarda koşullara uygun gerekli ve geçerli olan liderlik özellik, davranış ve tarzlarını bütünleştirici bir yaklaşımla özgün, hizmetkar ve etik liderlik tarzları olarak tanımlayabiliriz. Bu liderlik tarzları evrensel ilke ve değerler temelinde takipçilerin her zaman ve koşulda benimsedikleri liderlik tarzları olarak görüntü vermektedir.
Yukarıda ardışık bir şekilde yorumlanmaması gereken çıkarımların, geleceğin tüm unsurlar itibarı ile bütüncül bir resmi olmadığını, sadece eğilimler ve yönelimleri işaret eden, bilimsel kaynaklı ama kişisel görüşleri içerdiğini bir kere daha tekrarlamak isteriz.
………………………………..
Bazı düşünürler insanlık tarihinin, ve bilhassa dönüştürücü devrimsel özellikli dönemlerin insan topluluklarını yönlendiren ve yöneten liderlerin eseri olduğunu ileri sürmektedir.
Liderler gerçekten de tarihsel süreçte grupları, kurumları, toplulukları, devletleri oluşturmuş, ve yetenekleri dahilinde onları şekillendirmiş, yönlendirmiş ve yönetmişlerdir.
Bu bağlamda küresel refah ve huzur ortamında bir gelecek için, farklı düşünce okullarınca yapılan liderlik çalışmalarının önemini kimse gözardı etmemelidir. Kişisel özellikler, davranışlar, çevresel koşullar, ahlaki ve etik duruşlar, amaca yönelik yönlendirme, özendirme ve yönetim çalışmalarının hepsi…, ama hepsi, etkili ve olumlu liderleri oluşturmaya, yetiştirmeye, geliştirmeye yönelik yararlı çabalardır.
…Kişisel ve toplumsal yarar sağlayan tüm bu çalışmalara ragmen liderlerin karşılaşabileceği büyük bir tehlike de bulunmaktadır…
…Bu tehlike, bir zaman sonra liderlerin özgün davranış ve tarzlarını terkederek, rol yapmaya başlamalarıdır…
…Böyle bir durumda da yaşadığımız tüm olaylar ve olgular bir oyuna dönüşüverir…
…Peki o zaman ne yapmalıyız ?.. Ne demeliyiz lidere?..
Bu soruyu geleneksel tiyatromuzun başlıca türlerinden biri olan Karagöz Hacivat gölge oyunu bitiminde, Hacivatın sahneyi terkederken söylediği ifade ile cevaplandıralım…
“…Yıktın perdeyi eyledin viran…Varayım sahibine haber vereyim heman…”