Küreselleşme ile daha da hızlanan uluslararası ekonomik faaliyetlerin ardında yatan temel neden, faaliyetleri gerçekleştiren ülkelerin, karşılıklı olarak yapılan ticari faaliyetlerin sonucundan yarar sağlamasıdır.
Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde temel unsur, yapılan ekonomik faaliyette, yüksek verimlilik sağlayarak karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmaktır. Böylece üstünlüğe sahip ülke, o faaliyetleri yapıp kendi pazarlarına ve diğer ülkelere sunmakta, üstünlüğe sahip olmadıkları faaliyetleri de, kendilerinden daha verimli olan yabancı ülkelerden tedarik etmektedirler.
Her iki durumda da ülke toplumları yapılan bu sınırötesi faaliyet sonucunda yarar sağlamakta ve refah düzeyi yükselmektedir.
Uluslararası ticaret faaliyetleri yeni karşılaştığımız bir olgu değildir. Ancak çağlar boyunca süregelen bu olgu günümüzde artık genel işletmecilik faaliyeti sürecinin doğal bir unsuru/aşaması olarak kabul ediliyor.
Gerçekten de ne düzeyde ulusal olursa olsun, iş yaşamındaki hemen hemen her işletmenin kıyısından köşesinden bir şekli ile uluslararası ticaret ile bir bağlantısı/ilişkisi bulunuyor. Kurumların altyapı, ürün, hizmet ve süreçlerinde %100 yerliliğe rastlamak mümkün değil. Bu hususlarda mutlaka bir yabancı unsurla karşılaşılıyor.
Bu yazımızda işletmelerin uluslararası ticari faaliyetlerinde rekabet gücü kazanımı konusunda teorik/kuramsal açıklamalara ilgi duyan uygulayıcı meslektaşlarımıza yönelik, devam niteliğinde açıklamalar yer alacaktır.
………………………………
Bir ülkenin diğer ülkelere kıyasla üstünlüğü, söz konusu ülkenin sahip bulunduğu verimli kaynak, iş süreçleri ve yönetim politikalarının kendisine kazandırdığı yetenekleri kullanarak yaptığı herhangi bir ekonomik faaliyeti, diğer ülkelerden daha verimli ve etkili olarak gerçekleştirmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Ülkelerin uluslararası ticaret faaliyetlerinde sağladıkları yararlar ve diğer ülkelere kıyasla üstünlüğüne nasıl sahip olacakları veya kazanabilecekleri konusunda çeşitli teoriler bulunmaktadır.
Karşılaştırmalı Üstünlük ve Rekabet Üstünlüğü
Ülkelerin birbirleri ile ticaretinde üstünlük konusu iki boyutta ele alınarak incelenmektedir.
Üstünlüğün ticarette bulunan ülkelerin sahip olduğu veya kolayca erişebildiği üretim faktörlerinin özellikleri ve yetkin ticaret politikalarının yönetiminden kaynaklandığı görüşü ile konuları ele alan araştırmacılar karşılaştırmalı üstünlükler temelinde analizlerini yürütmekte ve açıklamalarını yapmaktadırlar. Bu görüş sahipleri, ülkeler arası ticarette üstünlüklerin ülkenin sahip olduğu üretim faktörlerinden kaynaklandığını, buna göre de ülkelerin, üretim faktörlerini temel alan analiz ve ticaret politikaları geliştirmelerini önermektedirler.
Daha önce WEB sitemizde ‘Dünya Ekonomik Forumu : Küresel Rekabet Endeksi’ başlığı ile, toplumlarda çağdaş uygarlık ve refah düzeyinin nasıl kazanılabileceği konusunda pratik bir yol haritası olarak kabul edilebilecek yazı kaleme almış ve kapsamlı açıklamalarda bulunmuştuk.
Ayrıca yine geçmiş dönemde WEB sitemizde uluslararası/sınırötesi ticaret faaliyetlerde üstünlük kazanımını makro odaklı ülkeye özgün üstünlüklere yoğunlaşan teorik altyapısı ile açıklama amacı taşıyan ‘Uluslararası Ticaret Teorilerine Kısa Bir Bakış-1; Ülkeye Özgün Üstünlüklere Yoğunlaşan Klasik Ticaret Teorileri’ adlı yazıda klasik ticaret teorilerinden Merkantilizm(Thomas Nunn), Mutlak Üstünlükler(Adam Smith), Karşılaştırmalı Üstünlükler(David Ricardo), ve Faktör Donanımı(Eli Heckscher ve Bertil Ohlin) teorileri ile ilgili açıklamalara yer verilmişti.
Uluslararası ticari faaliyetlerde karşılaştırmalı üstünlüklere sahip ülkelerin avantajlı olduğu kabul edilmekle birlikte, sınırötesi faaliyetleri yürütecek işletmelerin sahip oldukları varlık ve yeteneklerine dayalı rekabet üstünlüklerininde, ülkelere üstünlük kazandırabileceği çeşitli düşünürlerce ileri sürmektedir.
Bu görüş sahipleri ülke üstünlükleri konusunda analizlerini işletmelerin stratejik üstünlüklerine dayandırmakta, çalışmalarına işletmeye özgü üstünlüklerinsağlanacağı konuları dahil etmekte, başka bir deyişle mikro temelde çalışmalara ağırlık vererek sınırötesi ticarette üstünlük yaratılmasına gayret edilmesini önermektedir.
Uluslararası Ticaret teorileri alanında bir devam yazısı niteliğindeki bu yazımızda, mikro temelde işletmeye özgü üstünlüklere yoğunlaşan Ülke benzerliği, Ürün Yaşam Evresi, Küresel Stratejik Üstünlük gibi çağdaş ticaret teorilerle ilgili açıklamalara yer verilecektir.
Çağdaş ticaret teorilerinden sonuncusu olan ve günümüzde en yüksek kabul gören Ulusal Rekabet Üstünlüğü(Michael Porter) teorisi daha kapsamlı olarak ilerideki dönemlerde ayrı bir devam yazısında ele alınarak açıklanacaktır.
Ülke Benzerliği-S.Linder
Alanda adı geçen önemli bazı düşünürlere göre dış ticarette ülkeye özgü üstünlüklerin araştırılması ve bunlardan yararlanılması konusuna odaklanan çalışmalar, günümüz sınırötesi ticaret ilişkilerinde bazı gelişmeleri açıklamakta yetersiz kalmaktadırlar. Örneğin, üretim faktör özellikleri aynı ve benzer olan ülkelerde, benzer sektörler arasında yapılan sınırötesi ticaretin nedenleri, mutlak ve karşılaştırmalı üstünlükler veya faktör donanımı gibi klasik teorilerle açıklanamamaktadır.
Klasik dış ticaret teorilerinde genel olarak, faktör donanımı üstünlüğüne sahip sektörlere sahip olan ülkelerin bu sektörde üretilen mallarını diğer ülkelere ihraç etmeleri; üstünlük avantajına sahip olmadıkları sektörlerde bulunan malları ise bu sektörlerde faktör donanımı ve üstünlüğe sahip ülkelerden ithal etmeleri önerilmektedir. Bu tür sınırötesi ticaret yaklaşımı, farklı sektörlerarası ticareti (interindustry trade) işaret etmektedir.
Ancak çağımızda birbirine benzer ekonomik yapılara, faktör donanımı, üstünlüklere sahip ülkelerin, aynı/benzer özellikli sektörleri arasında mal ve hizmet ithalat ve ihracatının karşılıklı olarak yapıldığı görülmektedir.
Örneğin benzer ülke özelliklerine sahip Japonya ile Almanya’nın, benzer özellikli otomotiv sektörlerinde bulunan Honda, Toyota ile Mercedes, BMW otomobilleri, bu iki ülke arasında ticaret konusu olmaktadır. Honda ve Toyota marka otomobilleri, Almanyada geniş bir pazar bulabilmekte ve talep edilmektedir. Aynı şekilde Mercedes ve BMW otomobiller de Japon pazarında talep edilmektedir. Bu iki ülke arasında sözkonusu markaların yer aldığı otomotiv sektöründe dış ticaret dengesi genellikle dengede bulunmaktadır.
Benzer ülkeler, ve bu ülkelerde yer alan benzer sektörler arasında(intraindustry) yapılan sınırötesi ticaret konusu, İsveçli ekonomist Staffan B.Linder(1931-2000) tarafından faktör donanımları ve Leontief paradox’u kapsamında analiz edilmiş, çalışmalar sonucunda benzer ülkelerin benzer sektörleri arasında yapılan sınırötesi ticaretin, ülkelerin karşılaştırmalı faktör üstünlükleri sonucunda değil, toplumlarının benzer taleplerinin aynı malların farklılaştırılmış çeşitleri için oluşması durumunda ortaya çıktığı görüşüne varılmıştır. Başka bir deyişle bu iki ülkedeki farklı sektörlerarası (interindustry) sınırötesi ticaret gerçekleşmesinde ülkeye özgün karşılaştırmalı faktör donanımı üstünlüklerinin geçerli olduğunu, ama ülkelerdeki benzer sektörlerarası(intraindustry) sınırötesi ticaretin, faktör donanımları ve karşılaştırmalı üstünlüklerden oluşmayıp; (a) Ülkelerdeki sektör taleplerini oluşturan toplumsal demografik yapının -örneğin gelir durumunun, gelişmişlik düzeyinin, v.s- benzeşmesi dolayısı ile, (b) Ülke toplumlarının birbirlerine benzer talep yapısı özelliklerinden, (c) Benzer talep yapısının standart ürünler yerine, farklı beklentileri karşılayacak farklılaştırılmış ürünlere-örneğin marka, kalite, imaj, kalite,teknolojik yenilik gibi -yönelmesi, nedeni ile, başka bir deyişle “benzer toplumlararası-benzer talep yapısı” özellikleri ile oluştuğunu açıklamaktadır.
Ürün Yaşam Evresi-R.Vernon
Ülkeye özgü üstünlükler konusunda klasik bir yaklaşım olan Faktör Donanımı(Heckscher-Ohlin) teorisinin, ülkeler arasındaki bazı sınırötesi ticari faaliyetleri açıklamakta yetersiz olduğunu farkedenler arasında bulunan Amerikalı ekonomist Raymond Vernon(1913-1999), geliştirdiği Ürün Yaşam Evresiyaklaşımı ile, dünya ülkeleri arasındaki uluslararası ticaretin, mal ve hizmetlerin yaşam aşamasına bağlı olarak da gerçekleştiğini, ve karşılaştırmalı üstünlüklerin, zaman içinde, ürünün yaşam aşamalarına göre ülkeler arasında yer değiştirdiğini ileri sürmüştür.
Genellikle maddi ve insan sermayesi faktörü güçlü olan girişimci, yaratıcı ve teknolojik üstünlükleri yüksek olan gelişmiş ekonomi işletmelerinin ortaya çıkardığı bir ürün, öncelikle sözkonusu girişimci ülkede piyasalara arz edilmektedir. Zaman içinde pazarda kabulu ve talebi yükselen ürünler dış ülkelere de mutlak/karşılaştırmalı üstünlüğü itibarı ile ihraç edilmektedir.
Ancak, ürün iç ve yabancı pazarlarda olgunlaşınca ve standart bir ürün haline geldiğinde, ithalatçı ülke işletmelerinde de üretim başlamaktadır. Farklı ülkelerde standart ürün üretimi, bir zaman sonra rekabeti arttırmakta, sonuçta verimlilik nedeni ile üretim, girişimci ülkelerden gelişen ithalatçı ülkelere doğru kayma eğilimi göstermektedir. Bu kere, standart hale gelen ve üretimi gelişen ithalatçı ülkelere kayan ürünün, yaratıldığı ve ilk olarak piyasaya sürüldüğü girişimci ülkenin pazarlarına ihraç edilmeye başlandığı görülmektedir.
Kısaca, ürün yaşamı ile ilgili evreler, zaman içinde ülkeler arasında sınırötesi ticaretin yapısını ve yönünü değiştirmektedir. Örneğin, bilgisayar donanım ve yazılım üretimleri, girişimci ve yaratıcı ülke olan ABD tarafından başlatılmış ve dünya ülkelerine ihraç edilmiştir. Daha sonraları ürünler standart hale geldikçe üretim önceleri diğer gelişmiş ülkelerde, daha sonra da verimlilik nedeni ile hızlı gelişen güneydoğu Asya ülkelerine doğru kaymış, bu sefer bu ülkelerden ABD ve diğer gelişmiş ülkelere ihracat yapılması aşamasına geçilmiştir.
Bu vesile ile, ürün yaşam evrelerinin, dış ticarete aşamaları itibarı ile; Başlangıç Evresi, Büyüme Evresi, Olgunluk Evresi, ve Düşüş Evresi gibi alanda bilinen aşamalar olduğunu hatırlatmak isteriz. Ürün yaşam evresinde yer alan her aşamanın süresi, standart ürüne olan talep, imalat maliyetleri ve satış gelirlerine göre değişim gösterebilmektedir.
Görüleceği gibi, zaman içinde yeni bir buluş olarak teknoloji sahibi öncü ve girişimci ülke işletmeleri tarafından üretilerek pazara sürülen ve ihraç edilen mal ve hizmet, büyüme ve olgunluk aşamasında üretim süreçlerini öğrenen diğer gelişmiş, ve son aşamada da gelişen ithalatçı ülkeler tarafından daha ucuza üretilerek pazara çıkmakta ve onlar tarafından aksi yönde öncü girişimci ülkelere ihraç edilmektedir.
Böylece dünya ülkeleri arasında ticaret faaliyetleri, ürünlerin yaşam evresi ile uyumlu olan mutlak/karşılaştırmalı üstünlüklerin bir devinim içinde yer değiştirmesine bağlı olarak sürmektedir.
Küresel Stratejik Üstünlük-P.Krugman ve K.Lancaster
İşletmeye özgü üstünlüklerden hareket ederek sınırötesi ticari faaliyetler üzerine yoğunlaşan yaklaşımlardan önemli biri, 1980 lerde ekonomistler Paul Krugman(1953) ve Kelvin Lancaster(1924-1999) tarafından geliştirilen Küresel Stratejik Üstünlük teorisidir. Bu teori de yukarıda açıklanan Linder’in Ülke benzerliği teorisinde bahsedilen sektörlerarası (intraindustry) ticaretin nedenleri konusunda yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır.
Krugman ve Lancaster, işletmelerin kendi piyasalarında sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamaya yönelik stratejik açılımlarının, uluslararası ortamda ve sınırötesi ticari faaliyetlerde de üstünlük sağlayabileceğini ileri sürmektedirler. Bu durumda önerdikleri, işletmelerin sürdürülebilir üstünlük sağlayabileceği alanlarda çalışmalarını güçlendirmek ve bu çalışmaların sonuçlarından uluslararası ve sınırötesi ticari faaliyetlerde yararlanmaktır.
Sürdürülebilir üstünlük alanları genel olarak işletmelerin sahip bulundukları, varlık(maddi ve maddi olmayan), yetenek ve değer yaratan faaliyetler alanlarıdır. Bu alanlarda işletmelerin güçlü yönlerini geliştirerek , dış çevre koşullarına uygun stratejiler üretmeleri ve böylece rekabet üstünlüğü sağlayarak ve sürdürerek, yaşamlarını devam ettirmeleri gerekmektedir.
Krugman ve Lancaster, işletmelerin uluslararası ve sınırötesi ticari faaliyetlerinde sürdürülebilir üstünlük sağlamaları için kendilerine tekelci rekabet(monopolistic competition) koşulları sağlayacak çalışmaları önermektedir. Bu bağlamda ürünleri ile ilgili ; (a) Fikri hak mülkiyetlerine sahip bulunmak, (b) Araştırma ve Geliştirme faaliyetlerine önem vererek ‘ilk giren’ avantajı elde edebilmek, (c) Ölçek ve Kapsam ekonomisi yolu ile maliyet avantajı kazanmak, ve (d) Deneyim eğrisinin olumlu katkısından yararlanarak sürdürülebilir kazanımlar elde edinilmesini önermektedirler.
Ulusal Rekabet Üstünlüğü-M.Porter
Uluslararası ekonomik faaliyetleri ve bu faaliyetlerde yer alan çeşitli ülkelerin nasıl rekabet üstünlüğü sağlayacağını açıklayan çağdaş diğer bir teori, Michael E.Porter’ın Ulusal Rekabet Üstünlüğü teorisidir. Bu teori, klasik dış ticaret teorilerinin analizlerinde temel aldığı ülkeye özgü üstünlükler ile çağdaş yaklaşımların analizlerinde temel aldığı işletmeye özgü üstünlükleri bağdaştıran içeriğe sahiptir.
Faktörlerin bir elmasın köşelerini andıran konumlanmaları, ve birbirleri ile bağımlı, bağlantılı ve etkileşimli olması nedeni ile “Diamond-Elmas” modeli olarak da adlandırılan bu teoride yer alan ülke ve işletmeye özgü dört faktörün ikisi(üretim faktör koşulları ve talep koşulları) ülkeye özgü üstünlüklerin yaratılmasına, diğer iki adedi (ilişkili ve destekleyici sanayiler ve işletmelerin stratejisi, yapısı ve rekabet durumu ) ise işletmeye özgü üstünlüklerin yaratılmasına katkı sağlamaktadır
Porter, bir ülkenin ve işletmelerinin uluslararası ekonomik faaliyetlerdeki rekabet gücünün, birbiri ile bağımlı, bağlantılı ve etkileşimli bu dört önemli faktöre, ve ayrıca resmi makamların destekleyici kararları ile bir oranda da şans faktörüne bağlı olduğunu ileri sürmektedir.
Çağdaş ticaret teorilerinden günümüzde en yüksek kabul gören Ulusal Rekabet Üstünlüğü(Michael Porter) teorisinin, önemi itibarı ile daha kapsamlı olarak ilerideki tarihlerde ayrı bir yazıda ele alınacağını ve açıklamalar yapılacağını bildirerek bu yazımıza son veriyoruz.