Yeni Makaleler

Takipçiliğin Dayanılmaz İtilmişliği

Çağdaş liderlik teorileri genellikle lider-merkezli çalışmalar içermektedir. Bir toplumu, kurumu ve paydaşları arzulanan sonuçlara doğru yönlendirecek ve olumlu etkileme süreçleri ile yöneterek beklenen amaçları gerçekleştirecek

İşletmelerde Dizayn ve  Dekorasyon Çalışmalarına YönetimYaklaşımları İtibarı İle Çağdaş Bir Bakış

İş yaşamında bir işletmenin organize edilmesi, başka bir deyişle yapılandırılması sözkonusu olduğunda işletmenin amaçlarını gerçekleştirecek sosyal, insani ve fiziki yapılandırmanın eşzamanlı veya ardışık olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Sosyal yapılandırma anlaşılacağı üzere, ‘sosyal yapı’ nın oluşturulması sürecini kapsamaktadır. Sosyal yapı kavramı  ise sadece işletmelere özgü bir yapılanma türü olmayıp, toplumun her kesiminde  bireylerin ilişkileri ve davranış biçimlerinden kaynaklanan, ve ayrıca sözkonusu davranış biçimlerini de şekillendiren  düzenler için kullanılan bir kavramdır.

Oluşturulmuş sosyal yapılarda görev yapacak uygun ve yetkin kişilerin işletmeye kazandırılması çalışmaları ise, insani yapılandırma  çalışmaları olarak adlandırılmaktadır. Kurulmuş sosyal yapı içinde işleri  etkili ve verimli olarak gerçekleştirecek donanımlı çalışanların iş organizasyonlarına kazandırılması da gerekmektedir.

Sosyal ve insani yapılandırma süreçleri ile birlikte eşzamanlı veya ardışık olarak bu yapıların nerede konumlandırılacağı  ve  ne şekilde yerleştirileceği, düzenleneceği hususları  da önem kazanır. Bu tür   konumlandırma ve yerleştirme  çalışmaları, fiziki yapılandırmaolarak adlandırılmakta, ve  işletmenin  sahip olduğu varlıkların, binaların, makinelerin, ekipmanların bir coğrafi bölgede kurulması ve konumlandırılması(Yer Seçimi),  iş yerinde fiziksel kaynakların  yerleştirilmesi (Yerleşim Düzeni),  ve dizayn ve dekorasyon(Dizayn Dekorasyon)  düzeni/tasarımı  ile ilgili hususları kapsamaktadır.

Bu yazımızda  işletmelerin fiziki yapılandırma sürecinde yer alan, ama işletme ve yönetim literatüründe çok sözü edilmeyen, çalışmalar yapılmayan   işyeri dizayn ve dekor düzeni/tasarımı konularında işletmeci/yönetici bakış açısı ile genel bilgiler verilecektir.

Modernist Dizayn ve Dekor

Aslında sanayi devrimi ile başlayan modernist dönemlerden öncelere gidildiğinde, ‘yer ve mekan’, Rene Descartes’ın kartezyenci bakış açısı ile, duyularla algılanan, estetikle ilişkili ve gündelik pratiklerle oluşturulan  bir alan olarak tanımlanmaktadır.

İşletme literatüründe modernist yaklaşım bilgi üretim yöntemleri ile gerçekleştirilen fiziki yapılandırma süreci aşamasındaki yerseçimi, yerleştirme düzeni  ve dizayn ve dekor düzeni çalışmaları genellikle yönetim ve üretim faaliyetlerinde etkililik ve verimlilik amaçlı olarak  düşünülmekte;  yerseçimi ve yerleştirme düzeni üretim ve operasyon alanı uzmanları, dizayn ve dekor tasarımları ise mimari alan uzmanları tarafından  gerçekleştirilmektedir.

Modernist yaklaşım, bilimsel ilke ve yöntem olarak ‘positivizmi’ kabul eder, ve olayları objektif ve fiziki bir gerçeklik olarak ele alır. Olaylar tüm ilişkileri ile birlikte, objektif ve bağımsız gözlemlerle desteklenen akılcı (rasyonalist) yöntemlerle incelenerek sonuçlandırılır. Bu yaklaşımların akılcı ve faydacı temeli etkililik ve verimliliktir. Burada meraklı okuyucularımız için WEB sitemizde geçmiş dönemlerde ‘İşletme ve Yönetim Alanında Modern, Modernizm ve Modernist Yaklaşım Kavramları’ adı ile yayınladığımız yazıyı hatırlatmak isteriz.

İşletme ve yönetim alanında üretim ve operasyon alan uzmanları ve araştırmacıları tarafından modernist yöntemlerle gerçekleştirilmiş, fiziki yapılandırılması sürecinde yer alan yerseçimi ve yerleştirme düzeni ile ilgili oldukça geniş bir çalışma vardır. Ama aynı şeyi, genellikle mimari alan uzmanlarınca gerçekleştirilen  dizayn ve dekor düzeni/tasarımı için söyleyemeyiz.  

Yine de işletme ve yönetim alanında ses getirmeyen, dikkat çekmeyen dizayn ve dekor düzeni/tasarımı konularının işletmelerin yapısı ve ilişkileri üzerindeki etkisi ve önemi, başta ABD’li davranışsal sosyoloji öncülerinden  George C. Homans  olmak üzere, çeşitli  düşünürler tarafından zaman zaman dillendirilmiştir.

Homans,  işletmelerde ‘sosyal  dinamiklerin/unsurların’  en az bilimsel yönetim ilkeleri kadar, önemli etkileri(grup davranışları) bulunduğunu gösteren Elton Mayo ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği Hawthorne  araştırma bulgularına sert eleştiriler yapmıştır.

Düşünür ve taraftarlarına göre, neo-klasik dönemi başlatan modernist Hawthorne araştırmaları, grup dinamiklerini öne çıkararak,  bu dinamiklerin sosyal yapıları biçimlendirdiğini ve şekillendirdiğini ileri sürerken eksik kalmıştır. Çünkü, grup dinamikleri işletmelerde sosyal yapıyı ve faaliyette bulunulan  ‘yer ve mekan’ları etkileyerek biçimlendirirken, bir zaman sonra döngü değişerek ‘yer ve mekan’lar  işletme yapılarını ve sosyal ilişkileri biçimlendirmekte ve şekillendirmektedir.

Kısaca,  Homans ve benzeri düşünürler organizasyonlarda sosyal yapıların  ‘yer ve mekandan’ bağımsız olarak kurulamayacağını ileri sürmektedirler. Bu bağlamda işletmelerde  dizayn ve dekor düzeninin sosyal yapı ve ilişkileri  üzerindeki etkilerinin öneminden bahisle alan uzmanlarının dikkatini çekmeye çalışmışlardır.  

Sembolist-Yorumcul Dizayn ve Dekor

Dizayn ve dekor düzen/tasarımları modernist amaçlı etkililik ve verimlilik ötesinde  işletmenin statü, dizayn ve kimliğini belirten  birer   sembol,  simge veya işaret  olarak da görülmektedir.

Gerçekten, işletmenin  faaliyette bulunduğu işyeri konumu, yapı stili ve mimarisi, bahçe düzeni, mobilya ve aydınlatma düzenleri, zemin kaplamaları, kullanılan renkler  ve estetik formların her biri, onu gören kişi tarafından ‘anlamlandırılmakta’ ve işletmenin bütünü veya bulunduğu bölümle ilgili düşünce, yargı ve davranışlarını etkileyebilmektedir. 

Ancak bu etkilenme her birey açısından farklı olabilmektedir. Çünkü dizayn ve dekor tercihleri bireysel  beğeni ve tercihlere de bağlıdır. Bu durum  epistemolojik yanı ile dizayn ve dekor çalışmalarının  modernist bakış açısı ile değil, sembolist-yorumcul bakış açısı ile  yapılması gerekliliğini de öne çıkarmaktadır.

Sembolist-yorumcul epistemolojinin  temel bakış açısı modernist yaklaşımdan çok farklıdır.  Bu bakış açısı taraftarları dünyanın, olguların,  olayların gerçek ve doğruluğunun bireysel deneyim, düşünce, inançlara göre oluştuğunu varsaymaktadır.  Yani doğru olan, objektif  ve tek bir gerçeklikle değil, sübjektif olarak farklı görüş, duruş, inançlarla da oluşabilmekte;  çeşitli görünümlere sahip  olabilmektedir.

Sembolist-yorumcul epistemoloji(bilgi üretimi) temellerini  Amerikalı sosyal-psikolojist Karl E. Weick’in çalışmalarından alır. ‘Canlandırma-Enactment’ teorisi  örgütsel gerçeklerin  fiziki ve objektif olmadığını,  yargısal(sübjektif) kökenli olduğunu ileri sürer.  Çünkü doğru ve gerçek, onu anlamaya çalışan bireyin deneyim, görüş, varsayım ve ifade tarzına bağlıdır. Birey kendi yarattığı, kafasında canlandırdığı, anlamlar yüklediği ve tanımladığı kavramlarla doğru ve gerçekleri öğrenmeye çalışır. Bu bağlamda herkes kendi doğru ve gerçeğini yaratır, bu nedenle de karşılaştığımız doğru ve gerçekler  birbirini tamamlayabilir, benzer veya karşıt olabilir, hatta birbirleri ile çatışabilir.

Tüm bu açıklamalardan sonra işletmelerin fiziki yapılandırılmasında dizayn ve dekor düzen/tasarım çalışmalarının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu çalışmalar sonucu oluşturulacak ‘yer ve mekan’,  bir sembol, simge haline gelecek ve  farklı bireylerce farklı anlamlar verilerek, işletmelerin  imaj, statü, ve kimlik tanımlamalarına ışık tutacaktır.

Bu bağlamda, işletmelerin kuruluş ve faaliyette bulundukları  bölgeler, içinde yaşadıkları binalar, dekorasyonlar ve ofis odaları, açık ve kapalı alanların kullanımı, yerleşim düzeni, giriş ve çıkış formaliteleri, kullanılan süs  eşyaları ve sanatsal eserler, aydınlatma ve ses düzenleri gibi fiziki yapılandırma objelerine bakılarak  bireysel yargılarla işletmenin statüsü, kalitesi, imajı, aidiyeti, kimliği hakkında görüşler geliştirilebilecektir.

Dizayn ve dekor düzen/tasarımlarının, sembolik-yorumcul açıdan oluşturduğu  anlamlara yönelik üç türü bulunmaktadır:

 Kurumsal kimlik ve statü oluşturan dizayn ve tasarım: Dizayn ve dekor, daha önce de belirtildiği gibi bireylerin farklı beğenilerine göre anlamlandırılmaktadır. Bu nedenle  işletme hakkında yargılar edinecek hedef kitle, odak paydaş grubu dikkatle seçilmeli ve o grubun bakış açısı, beğeni ve beklentilerine uygun tasarımlar uygulanmalıdır. Örneğin gelir ve eğitim düzeyi yüksek  bölgelerdeki beğeni ve beklentileri karşılayacak estetik sanat eserleri  ile oluşturulan dizayn ve dekorasyon tasarımları, bölge sakinleri arasında  işletme hakkında olumlu yargılar geliştirebilirken, aynı dizayn, dekor ve tasarımlar düşük eğitim düzeyi bölgelerinde yaşayan sakinler üstünde aksi düşünceler ve görüşler  oluşmasına neden olabilmektedir.

Sınırlar çizen dizayn ve tasarım:  İşletmelerin uyguladıkları dizayn ve tasarım, görünmeyen sınırlar veya ayırımların farkedilmesine ve uygun davranışlar geliştirilmesine de yardımcı olabilmektedir. Örneğin, üst katlarda, bol pencereli köşe odalarda, estetik ve yüksek maliyetli dekore edilmiş ofislerin; daha aşağı katlarda,  küçük ve gösterişsiz şekilde dekore edilmiş odalardan farklı oldukları, oraları ziyaret eden kişilerin  birim ve  bölümler  bazında ayırım yapabilmelerine  ışık tutabilmektedir.

Kişisel kimlik ve statü oluşturan dizayn ve tasarım: Önceki iki paragrafta olduğu gibi kişilerarası statü, kimlik, sınırlar ve ayırımlar, faaliyette bulunulan ofislerin veya diğer işyerlerinin düzenlenmesine bağlı olarak tanımlanabilmektedir. İşyerlerinde üst katlara farklı asansörlerle ulaşım sağlanması, farklı mekanlarda özel yemek salonları ve kullanılan yüksek kaliteli yemek takımları, salon ve odaların estetik konum ve dekorasyonları bu ofislerde oturanların statü ve kimliğini tanımlayabilmektedir.

Postmodern Dizayn ve Dekor

Dizayn ve dekorasyon çalışmalarında  üçüncü yaklaşım  postmodern yaklaşımın öngördüğü düzen ve tasarımlardır. 

Dizayn ve dekorasyon alanında  postmodern çalışmalar, alanda  öncü düşünürlerin felsefi ilkelerinin  ve bilgi  üretme yöntemlerinin uyarlamaları ile,  ve aynı zamanda mimari alanda farklı uygulamalarla   başlamıştır.

İçine kapanık ve yaşam ruhuna sahip bulunmayan modern mimari biçimlere karşı bir hareket olarak başlayan, anlam ve yorum ağırlıklı post-yapısalcı felsefe düşünüş ve ilkeleri  temelinde oluşturulmaya çalışılan dizayn ve dekor çalışmalarının epistemolojisi(bilgi üretim yöntemi) ile ilgili açıklamaların, Web sitemizde daha önce yayınlanmış olan iki bölümlü ‘İşletme ve Yönetimde Postmodernizm’ adlı yazılarda  yer almış olduğunu meraklı okuyucularımıza hatırlatmak isteriz.

Modernist amaç ve ilkelere eleştiri getirmek ve karşıtlık amaçlı, bağımsız olabilme, önyargı, düşünce, bilgi birikimi ve varsayımlardan arınmak için, yapı-bozucu kolajlarla  farklı estetik düzen , yapı ve tasarımlarla yepyeni bir bütün veya bütünler oluşturmak  postmodern yaklaşımın esasıdır.

Bu bağlamda postmodern dizayn ve dekor düzen/tasarımları, ne verimlilik ne de  imaj yaratma  amacına yöneliktir; ne modernist, ne de sembolist-yorumcul ilkeleri temel alır.

Ama  yine de,  içerdiği farklı ve çeşitli sesleri, estetiği, alışılmışın dışında kolajları oluştururken  dayandığı paradigmaların, sübjektif  gerçekliği temel alan   sembolist-yorumcul  bakış açısına  daha yakın olduğunu söylemek yanlış değildir.

Neo-Marxist ve postmodernist çalışmalarda önde gelen  M.Foucault, H.Lefebvre, E. Soja, ve D.Harvey  gibi düşünür ve yazarlar, Marx, Durkheim ve Weber’in  organizasyonlarda sosyal ilişkileri incelerken, ‘yer ve mekan’ unsurlarına çok az değinmelerini, hatta hiç değinmemelerini eleştiri konusu yapmışlardır.

Düşünürlere göre yer ve mekânsal pratikler, gündelik hayat içerisinde, toplumsal yaşam stratejileri ile  deşifre edilerek ortaya çıkmakta, ve bu pratikler toplumda gerçekleştirilen  üretim süreçlerini göreli bir bağlılık içinde biçimlendirmekte, şekillendirmekte ve sürdürmektedir.

Michele Foucault yer/mekân ve iktidar ilişkilerini,  söylem, yasa ve, mimari  ile toplumsal ve bireysel olarak biçimlendiren, kimliklere bağlayan ve bu yöntemle denetleyen aygıtlarla düşünmektedir. Düşünüre göre, iktidar tarihsel süreçte hastaneler, hapishaneler, okullar gibi mekanlarla sosyal yer ve mekânı homojen hale getirmekte, normlar koyarak norm dışını tanımlamaktadır.

Henri Lefebvre’e göre ‘yer ve mekân’, sosyal ilişkilerin kolektif bir yansıması olmasının yanında, toplumsal yapıya müdahale aracıdır. Mekân temsilleri ya da başka bir deyişle ‘tasarlanan mekân’,  planlamacı, mimar,  bürokrat ve sanatçılar tarafından  belirli kod ve normlar yoluyla oluşturulmakta, ve bu mekansal dokudan  başta üretim ilişkileri olmak üzere her türlü   ideolojik dayatmalar rahatça görülebilmektedir.

Edward W.Soja,  ‘yer ve mekân’ çalışmalarında, aynı zamanda modernite sonrası kent mekânının, dönüşen toplumsallığın ve sermaye yapılarının durumunu tartışır. Düşünüre göre tekdüze bir gündelik yaşam, ofisler, özel hayat, eğlence ortamları bu yapısal ilişkilerin görünen biçimsel sonuçlarıdır.

David Harvey, çalışmalarında ‘yer ve mekan’ alanının ölçeğini daha genişleterek kentleşme olgusu ile sermaye arasındaki ilişkileri, ekonomik, politik ve tarihî verilerle karşılaştırarak, kapitalist üretim ve tüketim araçlarıyla birlikte incelemiş, değerlendirmeler yapmıştır.

Yukarıda adı geçen ve benzeri düşünürlere göre her ölçekteki organizasyonlarda sosyal ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesinde içinde faaliyette bulunulan ‘yer ve mekan’ın önemi düşünüldüğünden çok daha fazladır.  Ancak postmodernism felsefenin genel açıklamalarında olduğu gibi bu konuda da ileri sürülen görüşler,  tartışmalıdır ve daha fazla açıklanmaya muhtaçtır.

Yazımızı, yukarıdaki paragraflarda yer alan bir hususu tekrarlayarak bitirmek  isteriz.

Günümüzde yaygın olarak modernist yaklaşım yöntemleri ile gerçekleştirilen dizayn ve dekor düzeni/tasarımı çalışmaları, estetiği göz ardı etmemekle birlikte genellikle etkililik ve verimlilik amaçlı olarak  düşünülmekte,  genellikle mimari alan uzmanları tarafından  gerçekleştirilmektedir.

‘Yer ve mekan’ dizayn ve  dekor düzeni/tasarımı çalışmalarına, mimari alan uzmanları yanında, işletmeci/yönetici meslektaşlarımın da farklı yönetimsel bakış açıları ile yaklaşarak katkıda bulunacağına inancım bulunmaktadır…

…Çünkü, 2020’lerle birlikte doğal, politik, ekonomik, sosyokültürel ortamlarda ve ilişkilerde savrulan dünyamızın, her konuda olduğu gibi işletme ve yönetim alanında da farklı, aklın ötesi(akıl dışı değil)  açılımlara gereksinimi olacak gibi görünüyor…

 

Bu içeriği paylaşmak istermisiniz?

Facebook
Twitter
LinkedIn

Bu içeriği yorum yazmak istermisiniz?